Merhabalar, yeni bir bölümle karşınızdayım. Bu kez Arem'in ağzından dinleyeceğiz. İyi okumalar.
Multi: Arem
Bölüm 13
Madem o gelmiyor
"Ben çekerim"
(Arem' in ağzından...)
Uyuyamıyordum...
Gözlerim kendiliğinden kapanıyordu ama uyuyamıyordum. Sanki göz kapaklarım uyumaya son güçleriyle direnmeye çalışıyordu. Saat gecenin üçü olmuştu ve ben hala uyuyamıyordum. İçimde bir huzursuzluk vardı. Daha doğrusu sanki bir pişmanlık gibi. Sanki yapmamam gereken bir şey yapmıştım ve bunun rahatsızlığı uykusuzluğumu meydana getiriyordu.
Yağmur damlaları odamın camından içeri giriyordu. Az önceye göre yağmur atıştırmaya başlamış, şiddetini azaltmıştı. Penceremin yanına yaklaştım ve camı kapatmadan gecenin sessizliğini dinlemeye başladım.
Yağmur damlaları sessiz gecenin sakinliğinde rüzgarla bir olup insana huzur veren bir etki yaratıyordu. Yağmuru sevmezdim. Yağmurlu bir günde hem babamı kaybetmiştim hem de annemi. Yağmur sanki benden nefret ediyordu. ben varken sen mutlu olamazsın diyordu adeta.
Oysa şu an sanki sessizliğin içinde beni rahatlatmak için yağıyordu. Sokaklar sessizdi. Hiçbir insan yoktu. Daha doğrusu bir süredir böyleydi sokaklar. Issız, sakin, bomboş. En son bizim okuldaki silahlı saldırının haberlere yayılmasıyla insanlar korkmaya başlamıştı. Geceleri kimse olmuyordu dışarıda. Nedense sokak lambaları da yanmıyordu bugün. Sanki bugün sessizliğin, gecenin günüydü...
Yağmurun içeri giren damlalarının yüzüme vuruşuyla istemsizce gülümsedim. İlk defa böyle içten gülümsemiştim ve bu istemsizce oluyordu. Çünkü aklıma Ela'nın yağmurun altında öylece durup gülümsemesi gelmişti nedensizce.
Tam o an fark etmiştim. Ben 17 yıldır bu hayattaydım ve hiçbir şeyin farkında değildim. Yağmurun yağışının yarattığı sesin, rüzgarla uyumunun, güneşin sıcaklığının yarattığı mutluluğun, gecenin sessizliğinin, yıldızların gülümsemesinin... Çünkü ben bunları keşfetmeyi bırakalı 10 yıl olmuştu. Ailemden sonra her şey bir hiç olarak kalmıştı.
Ela' da babasını kaybetmişti ama o çocuksu gülümsemesinden, hayattan aldığı zevkin verdiği mutluluktan bir şey kaybetmemişti. O hala çocuktu sanki. Oysa ben ruhu alınmış bir çocuktum 10 yıl evvel. Ve hala da öyleyim. Belki de az önce olduğu gibi tekrar her şeye baştan başlamalı, her şeyin zevkini tekrara yaşamalıydım...
Annemin gözlerimin önünde yerde yatan o cansız vücudu gözlerimden kaybolmuyordu. Annem, babamsız sadece bir hafta dayanabilmişti. Oysa o bir hafta gözlerimin önünde çöküşünü izlemiştim. Her gün kolunda yaralar oluşuyordu. O zamanlar bunu anlamıyordum ama şu an anlıyorum. Kendine hep zarar veriyordu içindeki acıyı yatıştırmak için. Çünkü birbirlerini çok seviyorlardı. Aşıklardı birbirlerine. Ama hayat onları birbirinden ayırmıştı. Annemi kocasından, beni annem ve babamdan...
Hayat acımasızdı. Sevdiklerimizi ansızın alıyordu elimizden.
Annem ve babamın ölümünden sonra olanlar ise çok daha duygusuz hale getirmişti beni. Sadece yetim kalmamış ayrıca hep eziyet çekmiştim. Annem ve babam öldükten sonra babaannem baktı bana. Hiç bıkmadan usanmadan bana tam on yıl baktı. Ama artık bana bakmasını istemiyordum. Benden çok çekmişti. Sokakta ettiğim kavgalarla, derslerden aldığım notlarla, okulda çıkardığım sorunlarla bezdirmiştim onu. Babamdan kalan miras kalmıştı bana. Bu evi aldım. Berk ve Ecrin hep bende. Ne yemek yapılsa evlerinde, bana getiriyorlar. Ama tabi ki buna ihtiyacım yok. Çünkü yeterince zenginim. Nasıl olduğunu sormayın. Çünkü ilerde göreceksiniz nasıl olduğunu.
Bence bu kadar bilgi yeter. Kendimden çok bahsettim. Şimdiye dönelim.
Penceremi kapattım ve perdeyi açık bırakıp yatağıma uzandım. Ütümde Ela' ya giymesi için verdiğim kırmızı kazağı ve siyah eşofman altı vardı. İçimden bunları giymek gelmişti. Onun kokusu sinmişti üstüme.
Ondan kesinlikle hoşlanmıyordum. Ya he he dediğinizi duyar gibiyim ama ondan gerçekten zerre hoşlanmıyordum. Ona yardım etmiştim çünkü kim olsa aynını yapardım. Çaresiz bir kızı yarı yolda bırakamazdım. Onu sevmiştim, ısınmıştım. Ama arkadaştan öte olmayacaktık. Değişik bir kızdı. Onunla yan yana olmak güzeldi. Ama bu olaylar bittikten sonra onunla daha fazla yakın olmayacaktım. Benim sadece iki dostum vardı, onlar bana yeterdi. Yine de içimde bir huzursuzluk vardı. Sanki ona en son ki mesajı yazmamalıydım. Ama sonuçta gerçekler buydu. Ki zaten pek umurunda olduğunu da düşünmüyordum. Biz birbirimizi arkadaş olarak görüyorduk.
Kulaklıklarımı kulağıma taktım ve telefondan bir müzik açtım. Gözlerimi kapattım ve müziği dinlemeye başladım.
Uyuyamam lazımdı. Ama uyuyamıyordum. Whatsapp' a girdim ve Ela'nın profiline tıkladım. Profilinde saçlarını açık bırakmıştı, üstünde beyaz bir elbise vardı, altında da beyaz ayakkabılar. Çok güzeldi. Ardından en son çevrimiçi olduğu saate baktım.
Kaşlarım çatılmıştı aniden. Şaşkınlıkla ekrana baktım. Çevrimiçiydi...
Uyumamış mıydı? Bu saatte kimle konuşuyor olabilirdi ki? Benim son attığım ' iyi geceler' mesajına da bakmamıştı. İçimdeki siniri bastırmaya çalıştım.
Bana ne ki? Ne saçmalıyorum ben? O kız umurumda bile değil. Kimle konuştuğu da umurumda değil. Ne yaparsa yapsın.
Gözlerimi kapattım ve zorla uykuyu çekmeye başladım kendime, madem o gelmiyordu, ben çekerim. Yani uykuyu...
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorum ve beğenilerinizi bekliyorum.
Sizce Ela ve Arem' in arası nasıl olacak?
Bir sonraki bölümde görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN GÖKKUŞAĞI
Teen FictionYeni taşındığı şehirde yeni okulunun ilk gününde okulun 20. yıl partisinde kendini silahlı bir saldırının tam ortasında bulmuş bir kız... Bu okulda tanıştığı insanlar onun hayatındaki her zorlukta yanında olacaktır.Ela,hayatındaki küçük ayrıntıların...