|........|
Alp ve Tuğçe birkaç gün sonra İstanbul’a geri döndüler. Ve etrafa iki düşman görüntüsü çizmeye başladılar. Herkesin önündeyken birbirlerinden nefret edermiş gibi laf sokuyorlar, kavga ediyorlardı. Özellikle Kaptan’ın önündeyken sürekli atışıyorlardı. Fakat etrafta kimse olmadığı zaman Alp bulduğu her fırsatta Tuğçe’nin soktuğu lafların intikamını alır gibi onu öpüyordu.Elbette ikisi de yapabildikleri kadar uyuşturucudan uzak duruyorlardı. Amaçları kliniğe yatana kadar en az dozda uyuşturucu almaktı. Tabii, bu birliktelerken daha kolay oluyordu.
Biri krize girdiğinde öteki onu sakinleştiriyor, uyuşturucu kullanmasını engelliyordu. Ama yine de her zaman damarlarında bir şeytan gibi dolaşan zehri alt etmek çok zordu. Fakat Tuğçe’nin karalılığı ve Alp’in içindeki umut uyuşturucuyu gözlerinde tam anlamıyla bir düşmana çevirmişti.
Bazen Alp, Tuğçe’nin evinde bazen Tuğçe, Alp’in evinde kalıyordu. Alp gördüğü her kızı üye yapmaya başlamıştı ama eskisinden farklı olarak bu işe gönüllü, s*rtüğe benzeyen kızları seçiyordu. Avını çok daha iyi tanıyor, masum kızlardan kesinlikle uzak duruyordu.
Kaptan bunu fark etmiş gibi değildi ve Alp’in yaptıklarından memnundu. O sadece kazandığı paranın derdindeydi. Alp’e daha çok güvenir olmuştu ve genç adam yadsınamayacak miktarda para kazanmaya başlamıştı.
Tuğçe bir daha asla o odaya girmedi. Alp öğrendiğinde çılgına dönmüştü ama Tuğçe onu bir şekilde sakinleştirmeyi başarmıştı. Sadece satışları kontrol ediyor ve işlerin düzgün yapıldığına emin oluyordu çünkü Alp ona hiçbir iş bırakmamak için her şeyi yapıyordu ve kimse bundan şüphelenmiyordu.
Birkaç hafta sonra, Tuğçe’nin doğum gününe iki haftalık bir zaman kalmışken Alp bara biraz geç geldi. Tuğçe, Kaptan’ın odasından çıkarken Alp de koridora giriş yapmıştı. Kendi odalarının kapılarının önünde karşı karşıya durdular.
“Neredeydin sen? Avından ayrılmak istemedin herhalde…”diye fısıldadı Tuğçe sinirle.
Alp başını çevirip dinlenip dinlenmediklerine baktı. Bir iki adım atarak kıza yaklaştı.
“Sadece sen varsın. Hep yanında olmak istediğim tek insansın.”
“Neredeydin o zaman?”
“Uyuya kalmışım, sevgilim.” diye fısıldadı genç adam kızın kaküllerine dokunarak. ”Seni özledim.”
Kollarını kızın beline sarıp eğildi ve onu deli gibi öpmeye başladı. Öpücüklerinin arasından “Çok çok özledim.”diyordu. Bir süre sonra yan taraflarındaki kapının açılmasıyla aniden ayrıldılar ve birbirlerinden uzaklaştılar.
Odadan çıkan Kaptan ikisine de boş gözlerle bakarken Tuğçe yeni düzene soktuğu nefesiyle konuşmaya başladılar.
“Ooo! Beyefendiye de bakın! Saat kaç oldu, daha yeni geliyor.” Sesine bir miktar küçümseme eklemiş gözlerini kısmıştı.
“Sizin kadar dakik olamadığım için affedin beni, leydim ama sizden çok daha fazla çalıştığım için sanırım biraz tatili hak ediyorum.” dedi Alp öfke ile alayı karıştırarak.
“Benden daha fazla çalışıyorsun, öyle mi? Evet, kızları öperken baya yoruluyor olmalısın.”
“Aslında yorulmak değil de, daha çok zevk almak diyebiliriz.” derken pis pis sırıtıyor ve kızın dudaklarına bakıyordu.
Tuğçe utançla kızardı fakat sinirle soluyarak kızarmasını öfkedenmiş gibi gösterdi. Kaptan onların kavgalarını eğlenceli buluyordu ve bundan hoşnuttu ama sürekli durmadan konuşmaları da insanın başını ağrıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
RomanceAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...