|||
Bir melek vardı.
Aşkı fısıldardı.
Elimde o büyülü ellerin hayali kaldı.
(Model-Bir Melek Vardı)
Tuğçe sıcak, yakıcı ve parlak bir ışığın altındaydı. Işık gözlerini yakıyor, görüşünü engelliyordu. Işığa alışmaları için onlara süre tanıdı. Gözlerini rahatça etrafta gezdirebildiği zaman beyazdan başka bir şey göremedi. Saf, berrak ve kirlenmemiş, temiz bir beyaz etrafa hakimdi. Başka hiçbir şey görmüyordu. Hiç kimse yoktu. Olduğu yer sonsuzluk gibi beyaza ulaşıyordu. Bu rengin güven verici, sakin bir tarafı vardı fakat nedensiz bir şekilde Tuğçe’ye itici gelmişti. Etrafındaki hiçbir şey bir tehlike teşkil etmemesine rağmen onu korkutuyordu.
Ve sonra ufak bir siyah nokta oluştu uzakta. Perspektif gibi yaklaştıkça büyüdü. Bir insana büründü. Fakat sadece bundan ibaretti; bir bedenden… Kişiliği yoktu. Saf karanlıktan ibaretti. Tuğçe hareket edemiyorken o konuşmaya başladı.
“Git buradan!”
Keskin emir kulaklarına dolarken sesin sahibi ona güven verdi.
“Alp!”
“Git, Tuğçe…”dedi soğuk sesiyle.
“Korkuyorum, yanına gelmek istiyorum.” dedi Tuğçe boşuna bir çabayla hareket etmeye çalışarak.
“Gelemezsin.” Alp’in sesi duygudan yoksundu.
“Lütfen? Tuğçe’nin gözyaşları yanaklarını ıslatmaya başlamıştı. Hepsi birer inci gibi dökülüyor ve parlak ışıkta parlıyordu. “Yanında olmak istiyorum.” diye yalvarışını sürdürdü.
“Ben seni yanımda istemiyorum.”
“Neden? İzin ver, geleyim.”
“Seni istemiyorum.”
Tuğçe cevap veremedi. Ağlamayı sürdürürken karanlığa doğru baktı.
“Seni sevmiyorum.” dedi Alp acımasızca.
Genç kız hıçkırdı. “Lütfen, yapma… Ben seni seviyorum.”
“Biliyorum. Bu yüzden buradayım.”
“Bu yüzden mi?”
“Çünkü ancak bu şekilde var olabilirim.” diye cevap verdi genç adam açıklamadan yoksun bir cümleyle.
“Benim sevgimle mi?” diye sordu merakla Tuğçe.
Alp cevap vermedi fakat önde doğru bir adım attı. Sonra bir adım daha… Yavaşça, ağır ağır… Ve bir süre sonra Alp tamamen ışıktaydı. Karanlık geride kalmıştı. Genç adam mutlu bir şekilde gülümsüyordu. Tuğçe de gülümseyecekti fakat içinden sanki bir şeyler çekildi. Siyah bir duman, sisli bir bulut gibi etrafını sardı. Onu geriye, Alp’ten uzağa sürüklemeye başladı. Tuğçe çığlık çığlığa bağırdı ama kendi sesini kendi bile duyamıyordu. Alp ışıkta kalırken o karanlığa doğru çekildi. Ve oraya hapsoldu.
|||
Tuğçe irkilerek uyandı. Gözyaşları yastığını ıslatmıştı. Üzerindeki yorgan hafifçe sıyrılmış olduğundan anın soğukluğuyla titredi. Ellerini tersiyle yanaklarındaki ıslaklığı sildi. Sadece bir rüya, diye hatırlattı kendine. Berbat bir kabus ama gerçek değil. Yatakta oturup derin nefesler alarak soluklandı. Gördüğü rüya onu korkutmuş ve yormuştu. Hem zihinsel, hem bedensel, hem de ruhani olarak… Alp bir rüyayken bile ona bunları yaşatabiliyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
RomanceAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...