Alp ilk önce beyaz çarşafları ardından yumuşak yatağı hissetti. Bilinci yavaşça açılırken memnun bir mırıldanma çıktı dudaklarından. Uyanmayı reddederek yan döndü ve kolunu yanında uyuyan Tuğçe'nin üzerine attı. Ama uykusu çoktan açılmıştı ve genç kızın belini okşayan elinin de rahat durmayacağı belli olmuştu. Siyah gözlerini hafifçe araladı ve Tuğçe'ye biraz daha sokuldu.
Tuğçe yine her zamanki gibi dağınık yatıyordu. Alp'in tarafını da işgal etmişti ama genç adamın bir şikayeti yoktu. Beyaz teniyle tezat oluşturan siyah buklelerini genç kızın yüzünden çekti. Elindeki bir bukleyi parmaklarının arasında tuttu, onunla oynadı ve kokusunu içine çekti. Çok hoş ve tatlı kokuyordu. Alp'in kokusu kızın üzerine sinmişti. Yanında yüzüstü uyuyordu. Genç adam Tuğçe'nin omzunu öptü. Teni yumuşak ve beyazdı.
Küçük öpücüklerle yanağına kadar çıktı. Yanında yatan bu güzel kız artık onundu. Tamamıyla onun... Alp'in onunla bir geleceği olacaktı. Buna tüm kalbiyle inanıyordu. Birlikte her şeyin üstesinden gelebilirlerdi. Ve Alp ilk kez yarın için umutluydu. Bugünü farklı kılan bir şey vardı. Kalbinin yerine Tuğçe'nin kalbi konmuştu ve kendi kalbini de ona armağan etmişti. Gerçekten kafasındaki planı uygulayabilirse mutluluk onları bulacaktı.
Bu evi, kendi evini, çok sevse de arabasını ve dağ evini satarsa Londra'ya gittiklerinde ellerindeki para onları senelerce idare edebilirdi. Ama hazıra dağ dayanmazdı. Tüm seçenekleri deneyecek bir iş bulacaktı. İlk önce tedavi olmaları gerekiyordu elbette... Ve daimi mutlulukları için de Kaptan'ı uzak tutmalı, izlerini kaybettirmeliydi. Bunun için kafasında bir plan vardı ve kader hiçbir engel çıkarmazsa onlar da artık normal olabileceklerdi. Damarlarına zehrin zerresi bulunmayacaktı.
Yüzünü Tuğçe'nin boynuna gömerek derin bir nefes çekti ve ardından yumuşakça öptü. Eli yaramazca aşağıya iniyordu. Genç kız kıpırdandı. Memnuniyetsizlikle mırıldandı. Alp yavaşça güldü. Tuğçe'nin uykusunu açmayı başarmıştı. Genç kız, Alp'in bacağını okşayan eline bir şaplak indirdi.
"Ov... Elim!" dedi Alp yalandan canı yanmış gibi yaparak.
Tuğçe güldü. Genç adam burnunu kızın yanağına sürttü. Onu biraz daha yanına çekti.
"Günaydın, aşkım." diye fısıldadı genç adam.
Tuğçe'nin kalbi durdu. Hala uyuyor olabilir miydi? Rüya kadar güzeldi onun sesiyle birleşen bu kelime. Alp'in 'aşkım' demesi meleklerin şarkı söylemesi gibi inanılmaz bir şeydi. En uçtaki hayaliydi. Mavi parlak gözlerini açtı. Karşısında siyah gözleri ve siyah saçlarıyla, düzgün burnu, belirgin elmacık kemikleri ve yunan heykellerinin kaslarına sahip olan bu genç adam hala aynı Alp'ti. O zaman onda farklı olan neydi? Gülümsemesinde büyülü bir şey vardı. Tuğçe bir sene önce bu gülüşle uyuşturucuya başlamıştı ama bu gülüşle ölüme gözü kapalı gidebilirdi. Dünyanın en aptal şeyini en güzel şeyine dönüştürürdü aşk.
"Günaydın..."diye mırıldandı dudağını ısırarak sevimlice. Alp'in gözleri aniden dudaklarına kayınca yaptığından pişman oldu. Genç adam çapkınca sırıttı.
"Bugün ne yapacağız?" dedi Tuğçe dikkatini dağıtmak istercesine.
"Benim aklımda yapılacak çok güzel bir şey var." Alp kaşlarını kaldırmış başını sallayarak gülüyordu. Genç kızın dudaklarına uzanınca niyetini eyleme geçirmiş oldu. Tuğçe itiraz edercesine mırıldanırken çıkardığı sesler Alp'in dudakları arasında kayboluyordu. Üzerine çekilen çarşafla yenilgiyi gönüllü olarak kabul etti.
İki Hafta Sonra
İstiklal Caddesi ihtişamıyla göz boyardı. Kırmızı tramvayı onu sevimli göstermek için yeterliydi sanki. Osmanlı'dan miras kalmış mükemmel yapılarından ve Bizans'tan Osmanlı'ya bırakılmış kiliselerinden daha asil bir şey olamaz bu dünyada. Tarihi ve modernliği harmanlanmıştı İstiklal Caddesi. Tüm bu ihtişam arka sokakların kötülüğünün üstünü örtmek içindi fakat. İstiklal Caddesinin ışıkları sadece kendini aydınlatıyordu kötüleri aydınlatmaya yetmiyordu. Ne kadar asilse o, arka sokakları da o kadar rezilce ve belalıydı. Gecenin bir yarısında orada biri ölse uçan kuşun haberi olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
RomanceAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...