Barda çıkan karışıklık büyüktü ve Alp beklediğinden çok daha fazla bir süre aşağıda kalmak zorunda kalmıştı. Bu yüzden odasına döndüğünde Tuğçe'nin olmamasına şaşırmadı. Onun odasına yöneldi. Kapıyı açtığında Tuğçe'nin odada olmadığını görünce kaşlarını çattı. Yavaş adımlarla koridorun sonuna geldi. Merdivenlerin yarısına kadar indi ve elini kafasının üzerindeki duvara dayayarak başını eğdi.
"Kraliçe'yi gördünüz mü?"diyerek aşağıdaki korumalara seslendi."Tuğçe Hanım, çıktılar, efendim."Alp kaşlarını çattı. "Ne zaman?""Aradan oldukça uzun bir zaman geçti.""Pekala, teşekkürler."Alp odasına geri döndü. Büyük ihtimalle sıkılarak eve dönmüş olmalıydı. Telefonunu ve anahtarlarını aldıktan sonra onun yanına gidebilirdi. Koltuğuna oturup çekmeceyi açtı ve içinden Tuğçe'nin evinin anahtarlarını çıkardı. Anahtarı, kendi arabasının anahtarının olduğu cebine attıktan sonra telefonunu bulmak adına masaya göz gezdirdi. Kalemliğin yanındaki telefonuna uzanırken dizüstü bilgisayarının üzerinde duran bir kağıdı fark etti. Kağıt ikiye katlanmıştı ve sağ alt köşesinde "Alp'e" yazıyordu.
Elini kağıdı almak için uzattı ve koltuğunda geriye yaslanıp okumaya başladı.
"Alp,
Sevgilim ya da aşkım sözleriyle başlayarak acındırmak istemedim bu mektubu... Zira ikimiz de o kadar çok acı çektik ki daha fazla acımaya gerek yok. Alp, diyerek başladım çünkü ismini seviyorum. Güçlü, kısa ve öz... Kimseye ihtiyacı yokmuş gibi duruyor tıpkı senin gibi. Ve sen bana ihtiyacın olduğunu söyledin.Çiçekli, böcekli bir ilişkimiz asla olmadı seninle ve ihtiyacımız da yoktu zaten süslü sözlere... Ben seni ilk gördüğüm an gücünden etkilenmiştim, tamamen bir yalandan ibaret olduğun zamanlar da bile seni çok sevdim. Yalanlarını öğrenmek beni öfkelendirdi.
Ama nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde öfkem her geçen gün aşkımı alevlendirdi. Ve bizim çiçekli, böcekli sözlere ihtiyacımız yoktu. Çünkü sen bana sevdiğini söylediğin an, bütün şiir sözleri basit kalmıştı bunun yanında.Muhteşem bir başlangıcımız olmasa da, harika bir sonda buluşacağımıza inanıyordum. Seni ve beni, etrafımızda küçük çocuklarla hayal ediyordum. Tamamen temiz olarak...
Ama hayat anlaşılan bizim planlarımızı pek sevmedi.Yine de ben senden gelen kötülüğü de iyiliği de çok sevdim. Geçen gün söylediklerime bakma... Canım acıyordu ve acıtmak istedim. Belki acım azalır diye, sonra fark ettim ki aslında sen bana ne zaman acı versen kendin de benim acımın aynısını çekiyordun. Ve o an seni biraz daha sevdim, Alp. Daha ne kadar sevebilirim, bilmiyorum. Fazla sevgiden insanın kalbi patlar mı sence? Ben patlayacak gibi hissediyorum. Kalbim patlayacak aşktan, acıdan, hüzünden, sevinçten... Bin bir duygudan oluşan bir havai fişek şöleni gibi parçalara ayrılacak kalbim.Ve kalbim senin, hep öyle oldu. Tüm kırıklığıyla, hoşluğuyla ve çirkinliğiyle sana ait. Ve sen bana kendi kalbini hediye ettiğin zaman bana söylediğin yalanların izi kalmadı.
Sana aldandım.
Tatlılığına, siyah gözlerine, yakışıklı yüzüne... Ama sevgine asla aldanmadım.
Çünkü sevgin yalan değildi, buna her zaman inandım.Şimdi yapacak olduğumu öğrendiğinde kendine kızacaksın, küfredeceksin, hıncını nereden çıkaracağını bilemeyeceksin. Belki peşimden gelmeye de kalkarsın. Ama bana söz ver, bunları asla yapmayacaksın. Çünkü sen ne kadar aksini iddia edersen et, iyi kalpli bir adamsın. Yaşamaya ve yaşanmaya değersin. Cömertsin ve birini seviyorsan onun için her şeyini verirsin. Sadece temizlen, aşkım. Evet, aşkım yazdım çünkü dayanamadım. Konumuz bu değil, buraya fazla takılma... Hiçbir zaman iyi yazamam zaten. Sen damarlarındakinden kurtul çünkü seni kirleten tek şey o şimdi... Ve bana asla kızma, seni bırakıyorum diye. Çünkü kalbim hep sen de, Alp. Ben her şeyi senle yaşadım.Sana kandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
Lãng mạnAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...