Bölüm 8|Üzgün ve Sarhoş|

11.4K 543 24
                                    

Otel odasından içeri girdiklerinde Tuğçe yatağın üzerinde bir gri eşofman ve beyaz bir sporcu atleti gördü. Kaşlarını kaldırarak önce yatağa sonra Alp’e baktı. Genç adam yatağın yanındaki şifonyere yürürken “Üstündekilerle pek rahat uyuduğun söylenemez.” diye mırıldandı.

Cebindekileri –Iphone 5,ev ve araba anahtarı, kimlik, oda kartı- şifonyere bıraktı. Yatağa oturdu. İki elini saçlarının arasından geçirip dirseklerini dizlerine dayadı. Ellerini kafasının arkasında birleştirdi. Tuğçe kaşlarını çattı.

“İyi misin?”dedi sessizce.

Alp başını ‘hayır’ anlamında sağa-sola salladı. Genç kız ürkekçe yanına oturdu. Alp yüzünü elleriyle kapattı. Tuğçe sinirli olduğunu sanıyordu fakat Alp’in koluna dokununca ne olduğunu anladı. Titriyordu. Sarsılarak…

“Alp…”                             

Alp sakinleşmek için şifonyerdeki suyu aldı. Su, bardağın içinde büyük bir dalga gibi kendini cama vuruyordu. Genç adamın titreyen elleri bardağı yere düşürdü. Su ve cam kırıkları saçılarak paramparça oldu. Alp dişlerini sıktı. Krize giriyordu.

“Yanında şırınga var mı?”

“Hayır…”diye fısıldadı.

Tuğçe telaşla ayağa kalktı. Yerdeki cam kırıklarını ayağıyla biraz ileri itti. Alp kendini yatağa atıp başını ellerinin arasına alırken, o koşarak çantasına yöneldi. Çantanın içini hızlı hızlı ararken içindekiler yere saçıldı. Tuğçe normalde asla söylemeyeceği bir küfür savurup yerdeki eşyalar arasından haplarını bulmaya çalıştı 

Poşeti bulduğunda yatakta çapraz halde ve ters yönde yatan Alp’in yanına koştu. Yatakta iki dizi üzerine oturup çocuğa tepeden baktı. Anlında ter birikmişti ve göğsü derin nefeslerinden dolayı inip kalkıyordu.

“Hapla idare edebilir misin? Yeterli olur mu?”

Alp sadece bakıyordu. Siyah gözleri tepkisizdi. Öylece Tuğçe’nin ağlayan yüzüne bakıyordu. Başını sallamak ve kızın gözlerini silmek istiyordu ama takati yoktu. Görüşü bulanıklaşıyor, odağını kaybediyordu. Yaşadığını gösteren tek şey gürültülü nefesleriydi.

“Alp, lütfen konuş benimle!”

Titreyen elleriyle çocuğun boynunun altına elini koyup başını kaldırdı. Çenesini açıp hapı ağzının içine attı. Başını usulca tekrar beyaz yumuşak çarşafların üzerine koydu. Daha önce kimseye uyuşturucu vermemişti. Alp ona kendi elleriyle içirirdi ve bundan çok büyük bir mutluluk duyardı ama aynısını yapmaya kalbi dayanacak gibi değildi.

Genç adamın titremesi durmuştu ama kımıldamıyordu. Nefes alabilmek için ağzı açılmıştı. Tuğçe yeterli olup olmadığını bilemeyerek bekledi. Krizinin şiddetini bir tek hap geçirebilir miydi?

“İyi misin?”diye fısıldadı.

Alp hareket etmiyor, konuşmuyordu.

“Yalvarırım, cevap ver. Alp, bırakma beni…”

Tuğçe’nin ağlaması daha da şiddetlenmişti. Ellerini çocuğun göğsüne koydu. Titreyen elini uzatıp genç adamın alnındaki teri sildi. Parmaklarını gözlerinin yanından kaydırıp yanaklarını tuttu. Yüzüne baktı fakat hiçbir tepki alamamıştı.

Tuğçe gözyaşları içinde Alp’in göğsüne yattı. Kulağı çocuğun siyah tişörtünün altında atan kalbini duyunca başını oraya bıraktı. Tuğçe cenin pozisyonu almış halde, gövdesi Alp’in gövdesinin üzerindeyken ve onun kalp atışlarını duyarak sakinleşmeye çalıştı. Başını kaldırıp genç adamın boynuna doğru fısıldadı.

Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin