Tuğçe ne kadar uzun süredir koştuğunu bilmiyordu. Ama çıldırmış durumdaydı. Güneş doğmak üzereydi ve uzaklaşıp uzaklaşmadığından emin değildi. Çıplak ayakları acımaya başlamıştı. Gözlerinden sıcak yaşlar boşanıyordu. Koşmaya devam ederek ara bir sokağa girdi ama ortalıkta kimse yoktu. Takip edilip edilmediğini anlamak için arkasına baktığında birine çarptı. Önüne döndüğünde mavi gözlü sarışın bir çocuk ona endişeyle bakıyordu.Tuğçe’nin ıslak kirpikleri ve mavi gözleri hafif karanlık sokakta parlıyor, yeni yeni doğmaya başlayan güneşin ışıltısıyla yarışıyordu. Koştuğundan ve korktuğundan dolayı nefes nefeseydi. Sarışın çocukla bir birlerine bakıyorlardı. Genç kız hala içini çekerek ağlıyordu.
“Sakin ol. Sana zarar vermem. Sakin ol…”dedi genç adam rahatlatıcı sesiyle. Kızın kollarını hafifçe tutuyordu ki tutmasa Tuğçe yere yığılıp kalacaktı.
“Ge-ge-liyor…”Hıçkırığı sözünü keserken belli belirsiz mırıldanabildi.
“Bak, peşinde kim var bilmiyorum ama sana artık zarar veremezler. Seni korurum, tamam mı? Bana güvenebilirsin.”Başını eğerek kızın gözlerinin içine baktı. Tuğçe, genç adamın kollarına değen parmaklarından kendi vücuduna yavaş yavaş sıcaklık akım ederken soluklandı.
“Gitmem gerek…”dedi titremesi dururken.
“Seni götürebilirim.”diye cevap verdi sarışın çocuk kızın çıplak ayaklarına bakarak.
Elini kızın dizlerinin arkasına koyarak onu zorlanmadan kucağına aldı. Tuğçe birkaç saniye önce tanıştığı birine güvenmemesi gerektiğini bilirdi eğer şu an beyni düzgün çalışıyor olsaydı. Çaresizlik onu bu raddeye getirmişti. Sarışın çocuğun, güzel kokusu ve sıcaklığıyla soğuktan kaskatı olmuş bedeni yumuşadı. Genç adam hızlı ama güçlü adımlarla ters tarafa doğru yürümeye başladı. Birkaç sokak yürüdükten sonra bej rengi bir apartmanın demir kapısını, sol omzuyla iterek açmaya çalıştı fakat kapı ağırdı. Kaşlarını çattı.
“Iıı… şey, yardım edebilir misin?”dedi mahcup bir şekilde.
Tuğçe başını kaldırıp demir kapıya baktı. Ardından gözlerini çocuğa çevirdi. Alt dudağını hafifçe sarkıtmıştı ve biraz utanmış görünüyordu. Tuğçe bir gün sonra ilk kez yavaşça gülümsedi.
Genç adam, omzuyla kapıyı iterken Tuğçe’de ayağıyla ittirdi. Ve el birliği ile kapıyı ittiler. Genç adamın asansöre yönelmesiyle Tuğçe aniden gerildi.
“Ne oldu?”Mavi gözlerine merak yerleşmişti.
“Asansöre binmesek olmaz mı?”Bugün çok fazla kapalı alana hapsedilmişti ve buna daha fazla katlanabileceğini sanmıyordu.
“Yani, daha çabuk evime ulaşırız diye düşünmüştüm. Yedinci kat biraz…yüksek, ama eğer istiyorsan-…”Tereddüt etmeden merdivenlere yöneldi.
Tuğçe çocuğun kolunu sıktı.”Sanırım, merdivenler bu durumda pek iyi bir fikir değil.”
“Korkuyorsan sorun değil. Ayaklarıma acımana gerek yok. Ben güçlü bir adamım.”Sesinde kendini beğenmiş bir ton, yüzünde kibirli bir gülümseme vardı.
Tuğçe yan gözle çocuğun kaslı kollarına bakarak “Belli oluyor.”diye mırıldandı.
“Bir şey mi dedin?”dedi sarışın çocuk kaşlarını çatarak.
“Hayır…”
Genç adam, asansörün düğmesine basıp metal kapının yana kayarak açılmasını sağladı. Asansörün içine girdiğinde yedinci kat düğmesine bastı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
RomantikAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...