Daha gözlerini açmadan hastane kokusunu almıştı. Burnu kırıştı. Bilinç altı kendine gelmesine rağmen gözlerini açacak gücü bulamamıştı. Olanları hatırlamaya çalıştı.
Gece…
Karanlık…
Üç genç erkek sesi…
Kolunda derin bir acı…
Korku!
Kulaklarındaki uğultu yavaşça yok olup yerini seslere bıraktı.
“Yürüyüşe çıkmıştım.”diyordu yaşlı bir adam sesi.”Çığlık sesini duydum. Sonra da polise haber verdim zaten.”
“Kaç kişi olduklarını görmediniz mi?”dedi resmi bir ses.
“Görmedim. Yanlarına gitmeye de korktum açıkçası…”
“Tamam, amcacığım. Teşekkür ederiz.”
Tuğçe başının döndüğünü hissetti. Gözlerini yavaşça açtı. Görüşünün netleşmesini bekledi. Yatağının yanındaki hemşireyi fark edince irkildi. Hızla geri çekildi.
“Dokunma bana!” Nefes nefeseydi.
“Korkma…”
Anlamsızca hemşireye baktı genç kız sonra birden ağlayamaya başladı. Yatağın köşesine doğru büzüştü.
“Gitmek istiyorum.”dedi hıçkırıklarının arasından.
“Tamam, gideceksin.”dedi hemşire sakinleştirmeye çalışarak.”Ama önce bana ismini söyle ki aileni bulalım.”
Genç kız cevap vermedi. Dün akşamdan beri bir ailesi yoktu. Daha fazla ağlamaya başladı.
“Ailene ne oldu?”
“Rahat bırak beni!”diye bağırdı Tuğçe.
“Lütfen sakin ol!”
Hemşire yanına yaklaşıp sakinleştirici iğne yapmak istedi. Tuğçe’nin buğulanmış gözleri şırıngayı görür görmez irice açıldı. İki elini birleştirip sımsıkı tuttu. Yaralı koluna –sol koluna- iğne yapamayacağına göre diğer kolundaki uyuşturucu izlerini görecekti. Derken içeriye iki hemşire ve bir doktor girdi. Sağ kolunu açtılar zorla. Çıldırmış gibi bağırıyordu bir yandan genç kız. Bitkin düşüp gözlerini kapatırken izleri gördükleri için artık burada daha fazla kalamayacağını düşündü son olarak.
Ritimli ayaklarının sesini dinledi. Bir rüzgar saçlarını geriye doğru savurunca titredi. Kollarını kendi etrafına sardı. Kendi kendini korumak istiyordu. Hastaneden kaçtığından beri sokaklarda nereye gittiğini bilmeden geziniyordu. Telefonundaki saat yedi buçuğu gösteriyordu fakat havada hala geceden kalma bir sis ve soğuk vardı. Tuğçe başını kaldırıp hala gökyüzünü terk etmemiş aya baktı. Yavaşça başını sağa çevirdi. İki katlı bahçeli eve baktı. Ayakları onu buraya getirmişti.
“Alp…”diye fısıldadı.”Lütfen, bu defa bana yardım et. Kimsem kalmadı.”
Yavaş adımlarla bahçe kapısında içeri girdi. Çantasından evin anahtarını çıkardı. Alp’ten evinin anahtarının bir kopyasını bir ay önce istemişti. Ne olur ne olmaz, eğer hiçbir yerden eroin bulamazsa eve gelip alabilecekti. Evin kapısını açtı. Sıcaklık aniden yüzüne vurdu. Dün geceden beri ilk defa çok fazla üşüdüğünü hissetmişti. Sessizce oturma odasına yöneldi.
Bitkince içeriye göz gezdirdi. Mükemmel tasarlanmış odadaki siyah sehpanın üzerinde iki kadeh vardı. Sehpaya doğru yaklaştı. Kadehlerden birini eline aldı. Kırmızı ruj izine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1|
RomanceAvcı, uçurumun esaretini de gördü, gökyüzünün özgürlüğünü de... Avcı, acıyı da tattı, çaresizliği de... Dünya'nın ona öğrettiği tek şey adaletsizlik Ve bulduğu tek çözüm, her şeye rağmen hayatta kalmak Yemini, bir daha asla güçsüz olmamak Amacına ul...