Bölüm 15|Ateş Sensin|

10.5K 549 19
                                    

Emeğe saygı için lütfen vote'leyin... :) İyi okumalar!

Bilinç ve baygınlığın arasında incecik bir çizgi vardı. Tuğçe bilincin kıyısında dolanıyordu. Hem baygınlığı yaşayıp hem de bilinci yaşıyordu. Ve bu bunaltıcı, yorucu bir histi. Bilinç ve baygınlığın iki çizgiyle ayrılmış olduğu gibi Tuğçe de iki çizgiyle ayrılmıştı. İki parçayı birleştiren sınırın üzerinde, baygınlığın sağladığı dipsiz bir karanlıkta göremiyor, mecalsizlikten konuşamıyordu.

Bedeninin ve zihninin yarısını kaplayan bilinç ona sadece duyma ve koklama duyusunu veriyordu. Bir de hissetme… Fakat şu an hiçlikten başka bir şey hissetmiyordu. Bu öyle bir histi ki insanın bir duygu okyanusunun içinde ıslanmadan durması gibiydi. Ateşin içinde üşümek gibiydi.

Anlama, algılama kabiliyeti bilincinin ve baygınlığının ellerinde savaşıyordu. Konuşulanların tamamını duyuyordu fakat belli bir kısmını anlıyordu. Sürgülü bir kapının sesini duydu.  Fakat açılıyor muydu yoksa kapanıyor muydu, emin değildi. Güçlü bir çift kol onu kucakladı. Bir an sonra soğuk hava bedenini keskin bir diş gibi ısırdı. Bu defa bilinci ve baygınlığı hissetme duygusu için kavga ediyor ikisi de ona sahip olabilmek için çekiştiriyordu. Anlama yetisini sınırın üzerine bırakmışlardı.

“Efendim,”dedi sert ve kaba bir ses. Saygılı bir tonlamaydı.

“Ben taşırırım. Teşekkürler. Sen işlemleri hallet.”

Ve bu sesi duymasıyla her şey önemini yitirdi. Anlama yetisinin sınırda olması önemli değildi. Bu sesi nerede olsa tanırdı. Ve zevkle dinlerdi. Doğal bir sihirdi onun sesi… Hiçbir perinin değneğine ihtiyacı yoktu.

Az önceki cümleyi söylerken sert ve emrivakiydi. Onu tanımayan sadece bunlardan ibaret olduğunu sanabilirdi ama Tuğçe bu sesi o kadar dikkatle dinlemişti ki dahasının olduğunu biliyordu. Tüm o sertliğin altında yatan sahiplenmeyi bir tek Tuğçe duyabilirdi. Emrinin altındaki acelesini, sakinliğinin altındaki endişesini…

Bilince ulaşmış tüm duyuları “ALP!” diye çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı bile. Kalbi hızlanmış ve güvende olmanın verdiği huzurla gevşemişti.

Yeni bir yere giriş yaptıklarını teninin sıcağa kavuşmasıyla anlamıştı.

“Alp Bey?”Aynı kaba ve sert sesti.

“Evet?”

“İstediğiniz gibi on ikinci katta bir oda, efendim. Ulaştığınızda vale kapıyı açacak. İki koruma şu an yoldalar biraz sonra burada olurlar. Sabaha kadar bir yere ayrılmayacaklar, efendim.”

“İyi.”Alp’in sesi memnun çıkmıştı.

“Kaptan’ı almak için geri döneceğiz. İstediğiniz bir şey var mı?”

“Hayır, yok.”

“İyi geceler, efendim.”

Alp cevap vermedi. Ama Tuğçe onun bir baş hareketiyle verdiği selamı görür gibiydi. Bir çın sesini duydu, asansör olmalıydı. Alp’in nefesini dışarı bırakmasını duydu.

“Tuğçe…”diye mırıldandı genç adam. Sesi yumuşak ve tatlıydı. Genç kız cevap vermeyi o kadar çok istiyordu ki… Gözlerini açıp o siyah derinliklere bakmak istiyordu. Fakat iki duyusu da baygınlığının elindeydi.

Güçlü kollar onu biraz daha sıktı. Bir an sonra boynunda Alp’in nefesini hissetti. Genç adam burnunu kızın boynuna değdirdi. Tuğçe’nin kafası da Alp’in boynuna yaklaşmıştı. Onun sert ve erkeksi kokusunu alabiliyordu. Elini kaldırıp siyah saçlarına dokunmak isterdi.

Avcı|Tehlikeli Ruhlar Serisi 1| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin