Selamün aleyküm
Biraz uzun bir aradan sonra tekrar buradayım. Güzel bir bölüm ile geldim size. İnşallah beğenerek okursunuz.
Kolay gelsin
🌱 20. Bölüm 🌱
Çalan kapı ile içeri sekreter kız girdi. Tepsideki kahveyi masaya bıraktı. Sonra da kapının yanında dikildi. Mustafa da kahveyi eline alıp kadına baktı.
" Ferdi'ye söyle, bana şu aşağıdaki, kapıda bekleyen adamların nişanlı olanı getirsin bana. "
" Peki Mustafa bey. "
Kadın çıktığı gibi Mustafa kahvesi ile arkasına yaslandı. Aklında yapacakları varken, bir yandan da bir hafta sonra olacak olan pikniği düşünüyordu. Erdem'le uzun zamandır bu kadar yakın olmamışlardı. Daha doğrusu Sinan dışında hiçbiri ile yakın olmamışlardı. Haluk her zaman uzak biri olduğu için Mustafa aramadıkça aramazdı. Kübra zaten Cemre'den öğrendiği ile tamamen kopmuştu ondan. Haluk duyduğunda Erdem kadar tepki vermese de ipleri kopardığını biliyordu.
Bu zamana kadar hiçbiri onun için önemli değildi. Hatta Kübra'nın öğrendikten sonra Burcu ile arasına girmesi ve olay çıkarması onları iyice ilgisi dışına çıkarmıştı. Onlar olmayınca da Burcu ve çevresi ile birlikte olmuştu hep. O günleri düşünüyordu da, gerçekten salaktı. Burcu'nun o tek hesaplık arkadaşlarını nasıl yanında tutmuştu da onları uzaklaştırmıştı anlamıyordu. O zamanlar sorulsa, sevdiği kadın için yapıyordu herşeyi ama şimdi. Şimdi tamamen boş geçen zamanlar onun boynuna dolanmış sıktıkça sıkıyordu. Bu iplerin başında da karısı geliyordu. Hiç acımadan sıktığı ipe artık dayanamıyordu. Yani eskiden öyleydi. Ama şimdi bir nebze nefes almıştı. Sinan ve eşi bu nefesi ona sağlamıştı.
Plan basitti. Arkadaşlarının rutin olarak yaptığı o her ay buluşup, piknik yapma olayına onlarda dahil olmuştu. Cemre ve Erdem'in büyük oğlu Behzat oğluyla yaşıt sayılırdı. Böylece Ömer'e arkadaş çıkmıştı. Sinan'dan öğrendiğine göre Erdem'in üç çocuğu daha vardı. Dört çocuklu bir baba olmuştu arkadaşı. İlk üçü oğlan, en sonda bir kızı olmuştu. Henüz on aylık olan kızı Erdem'i çok zorluyordu. Sinan'ın dediğine göre Erdem kızına tapıyordu. O yüzden de hiçbir oğlunda yapmadığı şeyler yapıyordu. Bunların başında da kıskanma geliyordu.
Haluk ve Kübra da Erdem'lere yetişmişti. İki kız ve bir oğlan babası olan arkadaşları, küçük bir kız daha bekliyorlardı. Yeni öğrendikleri bebekleri onları hazırlıksız yakalamıştı. Oğlundan sonra yeni başladığı işine tam alışmadan kızlarını öğrenmişlerdi. Bu durum Kübra'yı korkuturken Haluk için mucizeydi. Çünkü eşi bir türlü üç çocuktan fazlasına ikna olmuyordu. Şimdi ise mecbur o duvarları yıkmıştı. Ve tabi bir de Sinan vardı. Eşi Fehime ile güzel bir evliliğe sahipti. Mustafa ile Amine'nin evliliğine nazaran harika bir evliliğe sahipti. İkiz erkek bebeklere hamile olan Fehime yaşına göre olgun bir hanımdı. Ve Mustafa biliyordu ki kadın onu hiç sevmemişti. Belki de nefret etmişti. Henüz yirmilerinin başlarında olan kadın ondan daha olgun olduğu kesindi ki, Mustafa'nın on yıl görmediği aptallığını yüzüne açık açık vurmuştu.
Biten kahvesini masanın üzerinde ileri doğru itiştirdi. Dosyaya geri dönmek için öne çıktığı an kapı çaldı. Gir komutuyla da Ferdi ve genç adam girdi. O gün şirketten çıkarken kendilerinin dedikodularını yapan iki adamın genç olanıydı bu.
" Beni istemişsin beyim. "
" Evet Ferdi. Geçin oturun. Konuşmamız gereken bir konu var. "
Ferdi şaşırdı. Genç adam ise rahatsızca yerinde kımıldandı. İki adam da gördüğü ilk yere kurulup Mustafa'ya döndü. Mustafa ise iki adamda gözlerini gezdirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TENASÜH
RandomAmine & Mustafa *** "Yaşama ve onun getirdiği sonuçlara, kişinin gördüğüne, öğrendigine... Yani zamanla oluşan kişiliğe bağlanan bir ip bence tenasuh." *** Sizi üzmeyeceğim söz veriyorum. Sizi mutlu edeceğime söz veriyorum. Sizi bırakmıyacağıma s...