5.

1.1K 183 77
                                    


"Çilek ister misin?"

Adımlarımı durdurarak yavaşça bu teklifi yapan adama doğru döndüm. Bakışları üzerimde, elleri çilek kabındaydı. Pervasızcaydı, ilgi doluydu. Gülümsedim.

"Bu saatlerde besin tüketmem, teşekkür ederim."

Sıcak bir gülümseme sunarak kafasını salladı. Loş ışığın aydınlattığı suratında çilek lekelerini görmüş, göz altlarındaki iri koyulukları fark etmiştim. Bana bir doktor olduğunu söyleyen adamı birkaç gündür gözlemlememe rağmen ruhen yorgun ve çökmüş olduğunu yorumlamam görünen gerçeği gözler önüne sunmaktan başka bir şey değildi. Naif ruhluydu lakin yetişkinliğinin getirdiği otoriteye sahip değildi. Sorumsuzdu belki de, bu konuda yorum yapamazdım zira o kadar tanımıyordum onu. Kitabın kapağını yorumlamak dışında bildiğim hiçbir şey yoktu, insanlar kelimelerde saklıydı.

"Bir şeyler sormak istiyormuş gibi bakışların.."

"Jeongguk. Jeon Jeongguk."

"Soyadını biliyorum, torbacı arkadaşın söylemişti, hatırladım."

Tek kaşım havaya kalkarken adımlarımı ona doğru atmaya başladım. Bay Parazit arkadaşım değildi, bilmeden, fütursuzca konuşan insanlardan hiç hoşlanmazdım. Hakkımda yanlış yargı yapılmasından ise nefret ederdim.

"Arkadaşım değil, bilmeden konuşmayın."

Çatılan kaşlarıma, dik duruşuma karşılık gözlerini kocaman açarak bakışlarını çevirmişti. Kibar davranmıyordum, farkındaydım oldukça lakin otuz yaşına merdiven dayamış bu adamın etrafa karşı ilgisizliği sinirlendirmişti beni.

"Belki arkadaşın değildi ama birbirinizi tanıdığınız aşikardı."

"Sizi de tanıyorum fakat arkadaşım değilsiniz."

"Beni tanıdığını zannetmiyorum."

Gülümsedim. Adımlarımı ona doğru ilerletip çardağın köşesine sırtımı yasladım. Sokak lambasının sarımtırak ışığı gözlerine vuruyordu fakat bakışlarını çekmemişti. Burnunun ucunda küçük bir ben vardı, bir göz kapağı çiftti. Bakışlarındaki merak içimdeki psikoloğu cesaretlendirirken ona gördüklerimi söylemek gelmiyordu içimden. Çok iç açıcı değillerdi zira.

"Bay Kim, dalınız nedir?"

Afallamıştı, tek kaşı kalkarken gülümsedi. Ağzını araladı fakat konuşacakken ağırlık çöktü sanki bir anda üzerine, yutkunamadı. Gözlerim hayretle açılırken sorduğum soruya pişman olmuştum, kendimi aşmıştım. Dudakları hüzünle bükülürken gözlerindeki aynı kederli ifade yerini bulmuş, küçük bir çocukmuşçasına saklamak için kafasını karanlığa doğru çevirmişti. Kardelen misali, boynu bükülmüştü Bay Kim'in.

"Kalp hastalıkları."

Eli boynundaki kolyeye giderken çilek kabını sıkan parmak boğumları beyazlaşmıştı. Küçücük bir ışıkla dahi olsa görebilmiştim, Bay Kim'in bölümünün ona acı verdiğini görebilmiş fakat nedenini sormaya cesaret edememiştim.

"Bay Kim, şuradaki nergis çiçeklerini ben diktim. Bakın."

Başını kaldırarak ilk bana, ardından gösterdiğim yere doğru döndürdü bakışları. Zoraki olduğu belli olan lakin sahtelik barındırmayacak kadar içten olan gülümsemesini takınarak çiçekleri incelemeye başladı. Ayağa kalkarak yanından uzaklaştım. Çiçeklerimin yanına giderek çömeldim, yapraklarını sevdim. Tüm odağım çiçeklerimdeyken Bay Kim'in bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum, umursamadım.

"Güzeller değil mi? Her zaman konuşurum onlarla, dert yanarım. Size bir sır vereceğim, Bay Kim. Herkesin sustuğu bu saatte, çiçekleri duyabilirsiniz."

3:00 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin