Ay'ın küçük penceremden vurduğu ışığı yanımda huzurla uyuyan gönül bahçemin yüzüne vururken onu seyrediyor, yüzüne dokunan ışıktan habersiz ne kadar güzel göründüğünü düşünüyordum. Gece yarısı üçtü, uyuyamamıştım, gözlerimde uyku kırıntısı dahi yoktu ya düşünmekten yorgun düşmüş fakat ne kadar gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bırakmaya çalışsam da uyuyamamıştım.Taehyung'a biraz daha yaklaştım, güzelce akşam yemeğimizi yedikten sonra film seyretmiş, uykumuz gelince biraz birbirimizi sevdikten sonra onu kollarımın arasına almıştım, çıplak üst bedeni üşümesin diye yorganı biraz daha yukarı çektim, omzunu örtmeden önce tüy gibi hafif bir öpücük kondurdum. Ellerimi saçlarına daldırdım, yumuşacık tutamlarını okşamaya başladım, ona ailemle buluşmaya gideceğimi söylediğimde seve seve kabul etmiş, sabahına gideriz diye sözleştikten sonra konusunu açmamıştı, konuşmak istemediğim bir husus olduğunu fark etmiş ve irdelememişti düşünceli gönül eşim, merakını gözlerinden anlasam da ses etmemiş, konuşmak istememiştim.
Saçlarının kokusu burnuma dolarken bir saç tutamını gözlerinden çekerek kulak arkasına sıkıştırdım, esmer teninde süzüldüm, üç saat önce özenle öptüğüm teninde dolandım da doyamadım, yumuşacık teni, dudakları, göğsü, burnu, yanağı, karnı.. her şeyiyle aşıktım, her şeyiyle mest oluyordum, yanıyordum, yanıyordum da kül olamıyordum.
Küçük komidinin üzerindeki kitabıma uzandım, birkaç sayfa daha okuyup uykuya dalarım diye düşündüm. Birkaç sayfa okumuştum ki yanımdan hırlama sesleriyle karışık hareketlenmeler hissettim, kitabımın sayfasını kapattığım gibi Taehyung'a döndüm, kabus görüyordu, kaşları çatılmış, saç dipleri terlemişti güz çiçeğimin.
"Gitme.. Jimin, gitme.."
Sayıklıyordu bir yandan da, göz pınarlarına yaşlar birikmiş, titremeye başlamıştı ya elim ayağıma dolaşmış, bir elimi koluna atarken önüne gelen saçları alnında çekmiş, hafifçe sarsmaya başlamıştım.
"Taehyung, canımın içi uyan, hadi sevgilim aç gözlerini."
Uyanmıyordu, seslenişlerimi duymuyor, titremeye devam ediyordu, gözlerindeki yaşları silerken bir elimle belinden kavradım, başını evine, boyun girintime sokarken yanaklarına, alnına, saçlarına öpücüklerimi sıraladım, titreyişleri azaldı, bir eli belimi sararken uyandığını anlamış, saçlarını okşamaya başlamıştım sakinleşmesi adına.
"Jeongguk.."
"Buradayım, yanındayım Taehyung. Derin derin nefesler al canımın içi."
Sözümü ikiletmeden derin derin nefesler almaya başladı, bir yandan da içli içli ağlıyor, çıplak omzumu ıslatıyordu göz yaşları, dayanamaz oldum, kabuslarının içine girmek ve gümüş bir kılıçla hepsini teker teker kesmek, yok etmek istedim, göz pınarlarından öptüm, daha da sokuldu, burnunu boynuma sürterken derince kokumu soludu, yatıştı çiçeğim, titremeleri durmuştu fakat iç çekişleri kesilmemişti.
"Üzgünüm, uyandırdım seni, özür dilerim Jeongguk."
"Taehyung, bir kabahat işlediğinde özür dilersin. Özür dilenecek bir şey yapmadın, sakın bir daha benden kendin hakkında özür dileme."
Sustu, sustum. Başını kaldırdı, ıslak kirpiklerinin altındaki buğulu gözleriyle gözlerime baktı, gülümsedi, bir elini yanağıma koyarak okşadı biraz orayı, gülümsedim, yaklaştım dudaklarına, anında mesajı anlayıp öptü beni, alt dudağını emerken o da üst dudağımı emmeye başladı, kısa fakat teşekkür niyetinde bir öpüştü, anladım.
"ilacını almadın mı Taehyung?"
"Aldım ama bazı geceler, işlemiyor işte."
"O gecelerini ben süsleyeceğim, kollarımın arasında kıracağım kabuslarını Taehyung, yeni anılar dikeceğim zihninin en güzel köşesine, küçük çardağında el ele sallanacağız."