Jeongguk, öyle bir güldün ki hayatın boyunca hep mutlu olmanı diledim."
Afallamıştım, şaşkına dönmüştüm, tek bir cümle dahi edememiştim ki sessizce arabasını sürüp gitmişti yanımdan. Dudaklarım aralanmış lakin nefeslerim dışında hiçbir şey çıkamamıştı ağzımdan, afallamıştım, öyle bir afallamıştım ki bakışlarındaki kederde tutuklu kalmıştım. Belki de, hayatımda daha önce kimse şahsıma bu denli ağır anlamlar yüklü bir cümle kurmamıştı, güzelliğinin ardındaki o saf umut, mutluluğa karışık saf keder.. Sadece afallamıştım ya düşünemez olmuştum, belki de hayatımda ilk defa.
Serinleşen havaya karşılık kucağımdaki köpeğim huzursuzlanmış, uykulu halinden eser kalmamıştı, gülümsedim. YeonTan, evimin neşesi, en özel hediyem olacaktı, ona tüm kalbimle bakacaktım, çok güzel bir köpekti, şimdiden kanım ısınmıştı ona.
Hızlı adımlarla apartmanıma doğru ilerledim, telefonumun tanıdık arama sesini duysam da şu anlık umursamadım, kucağımda YeonTan'ı taşırken bakmam güç olurdu ki, kimin aradığını az çok tahmin edebiliyordum. Sevimli köpeğim daha da huysuzlanırken apartmana hızlıca girmiş, kapımı zar zor açarak içeri girmiştim. Loş ışığın aydınlattığı salonum ferah kokuyordu, küçük dostumu alnından öperek yeni evini keşfetmesi için yere bıraktım, koşturmaya, sevinçle havlamaya başladı, gülümsedim, yorgunluğum adeta dinmişti onu izlerken.
Telefonumu çıkararak Sehun'u buldum, akşam saati aramıştı beni, şaşırmıştım, nadirdi. İkinci çalışta anında açarak tok sesini duymamı sağlamıştı.
"Evde misin?"
Bir kaşım yukarı kalkarken YeonTan'dan gözlerimi ayırdım, koltuğuma yerleşirken sesindeki tınıyı çözümlemeye çalışıyordum, kafası dumanlıydı, anlamıştım lakin şaşırmadan edememiştim. Şahsi durumlarda kafasının bulanmasına izin vermezdi, sorunun benimle ilişkili olmasına yordum, mantıksız gelse de meraklandım.
"Hayırdır? Bir sorun mu var?"
"Beş dakikaya sendeyim."
Telefonu kapattı, kaşlarım çatılırken sinirlenmeden edemedim çünkü bilirdi, insanların aklındaki düşünceyi söylemeden önce gevelemesinden hiç hoşlanmazdım, geçiştirilmek ise nefretlerimden biriydi, en yakın arkadaşım dediğim adam bunu yapıyorsa aklını dumanlandıran olay basit değildi, en azından bunu sesinden anlayabilmiştim.
YeonTan için mutfakta bulduğum boş kaba su doldururken yarın ona mama almayı kafamın bir köşesine yazdım, tüylerini okşayıp yeni küçük dostumla ilgilendikten sonra duşa girmek için hazırlandım, kapıyı Sehun için hafif açık bırakmıştım, duştayken rahatsız edilmekten hoşlanmazdım.
Ilık duşumu aldıktan sonra uzayan perçemlerimi tarayıp duruladım, işimi bitirmiş, salona doğru adımlamaya başlamıştım ki koltuğumda telefonuyla oynayan arkadaşımı görmem bir olmuştu. Gülümsedim, yanına doğru ilerlerken beni fark etti, gergin bir şekilde gülümsedi.
"Sana diyorum, anahtar çıkarmama izin versen buna gerek kalmayacaktı."
Gözlerimi devirdim. Asla bu mevzuyu açmaktan sıkılmıyordu.
"Özel mülküme girilmesini istemiyorum, babam dahi olsan anahtar çıkartmana izin vermem."
Gözlerini devirdi, omzumdan tuttuğu gibi bedenimi kolunun altına aldı, ıslak saçlarıma elini daldırıp okşamaya başlamıştı ki sevimli dostum koşturarak kucağıma çıktı, havlıyor, biricik arkadaşımı korkutmaya çalışıyordu sevimli zıplamalarıyla, kahkahamı tutamazken Sehun da gülmeye başladı, şaşırmış olacak soran gözlerle gözlerime bakmaya başladı, bahsinin dahi geçmediği bir köpeği ansızın evimde görmek onu afallatmıştı, aralanan ağzından, havaya kalkan kaşlarından anlamıştım.