"Geldik."Taehyung'un sesiyle kapalı olan gözlerimi araladım, epey yol kat etmiştik, şarkılar değişmiş, her birinde naif sesli yeni arkadaşımın mırıldanışlarını dinlemiştim.
Gözleri üzerimdeydi, hafif heyecanlı bakışları ve kıvrılan dudakları merakımı arttırmış, doğrularak geldiğimiz yere bakmıştım. Burası bir barınaktı, kaşlarım havalandı ilk, tahmin edebiliyordum süprizini lakin hevesini kırmak istemedim, tek bir kelime etmedim.
"Bekletmeyelim onu, hadi gidelim."
Gülümsedim, gülümsedi. Arabadan seri bir şekilde inerek hızlı adımlarla barınağa ilerlemeye başladık, gözleri ışıl ışıldı, kararmış havaya nazaran okuyordum hislerini. Yürürken saniyelik bakışları gözlerime değdi, tebessümü arttı, heyecanı kabardı, gözlerimi çektim. Bana süpriz yapacağını söylemişti oysa kendisi benden daha heyecanlıydı, sanki süprizi yapan benmişim gibi hissettim, ona kapının ardından eşlik ettim.
"Taehyung, Hoşgeldin!"
Kapıdan girdiğimiz anda uzun boylu, esmer bir adam karşılamıştı bizi, gülümsediğinde gamzeleri belli oluyordu, arkadaşını gördüğü için mutlu olduğu samimi bakışlarından belliydi. Taehyung'da aynı şekilde ona doğru gülümserken arkadaşını kucaklamış, yanımdaki yerini almıştı.
"Namjoon, hadi bizi küçük dostumuza götür, Jeongguk'a süprizini göstermek istiyorum."
Bakışları bana dönerken kocaman gülümsemiş, arkadaşının ardından giderken bir eli bileğimi sarmıştı, o an anlamıştım ki bu adam karşısındaki kişilere temas etmeden duramıyordu. Bu tür insanlardan zarar gelmezdi, sevgilerini, verdikleri değeri temas ederek hissettirirlerdi ve karşılık beklerlerdi her zaman. Bir nevi sıcaklık göstergesiydi dokunuşlar onlar için lakin ben temas etmekten hoşlanmazdım, bileğimdeki tutuşunu çekmek istedim, çekemedim, bu adamın gülüşü zaafım olmuştu, solsun istemedim.
Adının Namjoon olduğunu öğrendiğim adam bizi bir odaya getirmişti. Burada birçok yavru köpek vardı, hepsi oldukça temiz ve sağlıklı görünüyorlardı, birkaçı hareketliyken, birkaçı sakindi, çok güzellerdi. Gülümsemem artarken Namjoon yolunu biliyormuşçasına yanımızdan ayrıldı, yavrulardan birinin cam kapağını açarak kucağına aldı, meraklanmıştım.
"Biliyorum, hiçbir köpek Tan'ın yerini tutamaz ama bu yavruyu sana hediye etmek istiyorum. Hastalığı yüzünden kimse sahiplenmiyormuş onu, duyduğumda çok üzülmüş ve ona en güzel sevgiyi senin verebileceğini düşünerek kendim almaktan vazgeçmiştim. Onu kabul edersen gerçekten çok sevinirim Jeongguk."
Başını eğmiş, bana kabul etmem için bir ricada bulunuyordu, rızamı almak istiyordu, yaptığı şeyin, bana yüklediği sorumluluğun farkındaydı, reddetme ihtimalimi düşünerek çekiniyordu, çok masumdu, dudakları büzülmüş sahiplendirmek istediği süprizine bakıyordu, derin bir nefes aldım.
"Bu sözü ikinci defa söylemiş olacağım sanırım. Gerçekten çok incesiniz."
Bakışlarım köpeği bulamıyordu, tepkilerini izlemek önceliğimdi. Söylemimle ilk kaşları havalanırken yan bir şekilde gülümsedi, ardından tüylerini okşadığı köpeği sevmeyi bıraktı. Namjoon, olaydan bağımsız bir şekilde kucağındaki köpeği sakinleştirmeye çalışıyordu, sıkılmış olacak asabileşmişti, kucağından inmek istiyordu. Taehyung, yönünü tamamen bana dönerek sorgulayan bakışlarını gözlerimde gezdirdi, anlayamamıştı, ona iltifat mı etmiştim yoksa ince davranışını bir kusur olarak mı betimlemiştim, kafasında tartamamıştı. Çok zeki bir adamdı lakin konu duygular ve iltifatlara gelince duruyordu, bu denli ince bir adama bu yaşına kadar ince davranılmadığını o an fark etmiş, gözlerimi masum bakışlarından çekmiştim.