On Dokuz

166 17 70
                                    

Hızlı hızlı yürüyerek önümdeki koca binaya girdim. İçerisi epey büyüktü. Her yer insan doluydu. Hangi sahaya gideceğimi öğrenmek için girişte kenardaki tabelaya baktım. Karasuno'nun ismini gördükten sonra sahaya doğru ilerledim. Annem de peşimden geliyordu. Merdivenleri çıktıktan sonra duvarın kenarında çantalarla ilgilenen Yacchan'ı gördüm. Koşarak yanına gittim.

"Yacchaaaan!" diye bağırınca biraz şaşırdı.

"Micchan? Buraya nasıl geldin?" dedi sonra bana sarılırken.

"Annem getirdi. Diğerleri nerde? Tebrik etmek istiyorum."

"Dinleniyorlar." dedi tribünleri işaret ederek.

Teşekkür ederek yanlarına gittim. Etrafa dağılmışlardı. Hepsini tek tek tebrik etmek yerine tekrar bir araya geldiklerinde ederim diye düşünüp uyuklayan Tsukki'nin yanına oturdum. Beni fark etmedi ve uyuklamaya devam etti. Ben de gülümseyerek onu izledim. Geçen akşamdan sonra ne düşünüyordu acaba?

Bir süre sonra Shi chan ve Hinata yanımıza geldi.

"Miccha-" diyerek bağırmak üzereyken elimle sessiz ol işareti yapıp Tsukki'yi işaret ettim.

Ama o çoktan uyanmıştı. Uyku bandını çıkarıp şaşkınlıkla bana baktı.

"Gelmeyeceğini sanıyordum?"

"Annem getirdi." dedim koltukların başında el sallayan annemi göstererek.

"Maçlar bitene kadar kalacak mısınız?"

"Evet."

"Kalacak yeriniz var mı ki?"

"Annem ayarlamış. Bizi boşver şimdi. İlk turu geçtiniz biraz mutlu olsana!"

"Maçı izledin mi Micchan?" diye sordu Shi chan.

"Başlarını kaçırdım ama çoğunu izledim. Hepiniz harika iş çıkardınız. Tebrikler!"

"Ah, Micchan gelmiş!" dedi Tanaka san ve Noya san arkalardan.

Diğerleri de etrafıma toplaşmaya başladı. Hepsini tebrik ettim. Biraz daha konuşup diğer maçları izlemeye koyulduk. Sonra o maçlar da bitince arabalara döndük. Takımın otobüsü bizden önce kalkmıştı. Bu yüzden onu takip ediyor gibi olmuştuk. Bir süre sonra fark ettik ki aynı yöne gidiyormuşuz.

"Galiba oteller yakın, ne şanslısın!" dedi annem dikiz aynasında bana bakarak. Yüzünde her zamanki gibi kocaman bir gülümseme vardı.

"Nasıl da buldun yakın oteli? Sen harikasın! Teşekkür ederim!" dedim coşkuyla.

Sonunda otele geldiğimizde hepimiz araçlardan indik. İner inmez de Tsukki ile göz göze geldik. Biz yandaki otele dönünce 'burda mı kalıyorsunuz?' gibi bir işaret yaptı. Kafamı sallayınca o da başını sallayıp kendi otellerine döndü.

"Umarım kaldıkları yer hayaletli falan değildir." dedim takımın arkasından bakarak. Annemse bir kahkaha atıp arabayı kilitledi ve beraber otele girdik.

Biz yerleşene kadar hava iyice kararmıştı. Pencerenin yanına gelip şehri inceledim. Işıklar ayın ışığını biraz gölgeliyordu ama o yine de tüm ihtişamıyla parlıyordu. Büyük şehirler de gece manzarası daha güzel oluyordu. Bizim oraların da kendine has güzelliği vardı tabii. Belki de bir yerin güzel olup olmamasının Tsukki'nin orda olup olmamasıyla alakası vardı.

Bu düşünceye kıkırdayıp tekrar manzarayı seyretmeye döndüm. O sırada yan taraftaki otelde balkondan dışarıyı izleyen Tsukki gözüme çarptı. Beni görmemişti. O içeriye geçmeden yetişebilmek için hemen üzerime bir ceket ve yanıma telefonumu alıp aşağı indim.

|°|I'm in Love Again|°| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin