Arctic Monkeys - Do I Wanna Know?
İyi okumalar...
İmge
Elimi saçlarımdan geçirip nefesimi bezgince dışarıya üflerken önümdeki makaleyi okuyor, ilgili yerlerin altını çizerek not çıkarmaya çalışıyordum. Böyle sadece bilgiden oluşan, her paragrafta tekrara düşmeyen ve aynı şeyi yüzlerce kez açıklamayan bir makale bulmak neden bu kadar zordu ki?
Acıyan gözlerimi kırpıştırıp okumaya devam ederken telefonumun masa üzerinde titremesiyle okumaya ara vermiş, ekranımdan kimin aradığına bakmıştım. Arayan Elçin'di. Telefonuma elin adamını gelip 'gelecekteki kocam' diye kaydettiğinden beri aramalarını ve mesajlarını görmezden geliyordum.
Küsmüş değildim, kırılmış da sayılmazdım. Sadece hayatıma birini almam gerektiği konusundaki baskılarından sıkılmıştım ve hatasını anlasın diye bir süreliğine ona mesafe koymuştum.
Telefon sustuğunda gelen bildirim yüzünden okumaya geri dönememiştim. Göz ucuyla baktığımda Elçin'in 'acil' yazdığını görmüştüm. Yeniden aradığında kalemi elimden bırakıp telefonumu aldım ve aramasını cevapladım.
"Ne oldu Elçin?"
"Yani aramamı keyfine açmadın?"
"Aynen öyle. Bunu saklamak gibi bir amacım yoktu zaten."
"Neden iyiliğin için uğraştığımı anlamıyorsun?"
"Senden bu iyiliği istemediğim için olabilir mi mesela?"
"Haklısın." dedikten sonra iç geçirdi. "Sadece mutlu olmanı istiyorum. Ve Adal'la çok uyumlu-..."
"Acil olan konu buysa kapatıyorum, Elçin."
"Hayır, dur!" Telefonu yeniden kulağıma yaslayıp dinlemeye devam ettim. "Şu an seni tuvaletten arıyorum. Pantolonum cart diye yırtıldı orta yerinden. Uzun bir şeyim de yok belime saracak. Ne olur bana yardım et."
"İlahi adaleti çok seviyorum ya."
Keyifle gülerken karşı taraftan Elçin'in homurdanmasını duyuyordum. Elbette ki onu bu durumda bırakacak değildim. Ama yine de beni düşürdüğü durumun karşılığını ben ona hiç dokunmadan alması hoşuma gitmemiş değildi.
"Neredesin sen? Benim yanımda hırka var, onunla birlikte gelirim."
"Bizim kampüsün yakınlarında her zaman gittiğim bir kafe var, onu biliyor musun? Oradaki tuvaletteyim."
"Evet, biliyorum. Geliyorum şimdi."
"Harikasın." dediğinde gözlerimi devirip telefonu kapattım ve masanın üzerine yayılmış notlarımı toparlayıp çantama özenle koydum. Yangından da kaçıyor olsam bir şeyleri çantama asla tıkıştıramıyordum. Kalemliğin dışındaki kalemler, sayfası hafif kıvrılmış kitaplar beni oldukça rahatsız ediyordu.
Elçin'in bahsettiği kafeye gelmem çok uzun sürmemişti. Beni her ne kadar kızdırmış olursa olsun yine de koşar adımlarla gelecek kadar kıyamıyordum ona. Yırtılmış pantolonuyla çaresizce tuvalette beni bekliyordu. O pantolonu yırtmayı nasıl becermişti acaba? Elçin'in ne kadar sakar olduğunu düşündükçe çok şaşırmıyordum gerçi.
Kafeden içeri girip kendime kahve siparişi verirken burada içmeyeceğimi eklemeyi unutmamıştım. Kafeye girdiğim anda tuvalete yönelmek istememiştim. Zaten bir kahveye çok ihtiyacım vardı.
Tuvaletten içeri girip kapalı olan tek kapının önünde durdum ve kapıyı hafifçe tıklattım. "Elçin?"
"İmge? Sen misin?"
"Başka kim olabilir?"
"O da doğru." dedikten sonra kapıyı açmıştı. Elimdeki hırkayı ona uzattığımda bir süre hırkama baktı. Ardından eline almış, beline sarmıştı. "Şu yırtığa bir baksaydım ya." diyerek güldüğümde Elçin, bana dil çıkardı.
"Nasıl becerdin yırtmayı?"
"Ay ne bileyim, yaptım bir şekilde." dedikten sonra ikimiz de ellerimizi yıkamış, tuvaletten çıkmıştık. Hiçbir yere dokunmamış olsam da tuvalete girdiğimde ellerimi yıkamadan çıkamazdım. Aslında fazla titiz değildim, sadece birkaç konuda ufak takıntılarım vardı, o kadar.
"Sen buraya yalnız mı geldin?" diye sordum. Kafelerde yalnız başına oturmayı hiç sevmezdi, yanında biri olmadan böyle ortamlara girdiğini hiç hatırlamıyordum. Elçin, sorumu duymasına rağmen cevap vermeyip etrafına bakındığında tekrar sormama kalmadan biri Elçin'e seslenmiş, ardından önümüzde uzun boylu bir erkek belirmişti.
"Elçin, Erdinç'i gördün mü? Geri zekalı andaval pantolonunu yırtmış."
Gözlerim kocaman açılırken yanımıza gelen çocuğun suratına sanki tanıyabilecekmiş gibi kısa bir bakış atmıştım. Kısa bir süre önce konuşup beni delirten sığırın neye benzediğini hiç bilmesem de karşımdakinin o olduğundan emindim.
Başımı yavaş ve tehlikeli bir şekilde Elçin'e çevirdiğimde bana bakmıyor olsa da bakışlarımı hissediyor olacaktı ki yutkunmuştu.
"Elçin? Burada neler oluyor açıklar mısın lütfen?"
"Özür dilerim, İmge." diyen Elçin'e başka bir şey diyecek vakti bulamadan Elçin, Erdinç'i görmüş olacaktı ki herkesin dikkatini üzerimize çekecek şekilde bağırdı. "Kurtar beni, Erdinç!"
Adal'la ağzımız açık bir şekilde Erdinç'in gelip Elçin'in elinden tutmasını ve ikisinin koşarak kaçmalarını izlemiştik. Üzerimizdeki şoku atlatmamıza fırsat verilmeden mekan, romantik bir müzikle dolarken önümüzde duran garson bize gülümseyerek baktı.
"Nişanınızı tebrik ederim. İnşallah hiç ayrılmazsınız." dedikten sonra pastayı arkamızdaki boş masaya bırakmış, bize son bir gülüş bahşederek yanımızdan çekilmişti.
"Bu da ne?" diyen Adal'ın suratına baktığımda cebinden bir yüzük kutusu çıkarmıştı. O sırada parmağımdaki ağırlığı hissetmiştim. Elimi yüzümün hizasında kaldırıp sanki yabancı bir maddeymiş gibi incelerken yüzük parmağımda parlayan nişan yüzüğüne şok içerisinde bakıyordum.
"Bu kadar ileri gitmiş olamazlar." Adal'la birbirimize şok içinde bakarken ikimiz de aynı anda bakışlarımızı arkamızdaki masanın üzerine bırakılan pastaya çevirmiş, üzerinde yazan yazıyı okumuştuk.
"Birlikte geçireceğimiz ömrün ilk adımı..."
Gülsem mi ağlasam mı bilemiyordum. Elçin beni, Erdinç de Adal'ı pantolonlarının yırtıldığı bahanesiyle buraya çağırmış, ardından foyaları ortaya çıktığında kaçmış ancak o karmaşada Adal'ın cebine bir yüzük kutusu, benim de parmağıma yüzük sıkıştırmışlardı.
Cidden... Bu ikisinden korkmaya başlıyordum.
"Biz az önce nişanlandık mı?" diye sordu Adal. Bir elindeki yüzük kutusuna, bir de parmağımdaki yüzüğe bakıyordu. Kafamı belli belirsiz sallayıp mırıldandım.
"Sanırım öyle oldu."
İyi günler, kalbimin pilleri! ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN | Texting
Short StoryGelecekteki Kocam: Bak, her kimsin bilmiyorum ama son kez soracağım Gelecekteki Kocam: Numaran telefonumda 'Kalbimin Pili' diye kayıtlı Gelecekteki Kocam: Ama ben senin kim olduğunu bilmiyorum, bu numarayı da tanımıyorum Gelecekteki Kocam: Yani soru...