Erdinç
"Cidden bu kadar içmene gerek var mıydı?" diye hayıflanıp Elçin'i apartmandan içeriye soktuğumda sendeleyen adımları yüzünden düzgün yürüyemiyordu. Elimi beline sıkıca sarıp onu kendime yasladım. O sırada Elçin, konuşmuştu.
"Evet, vardı. Neden, biliyor musun?"
"Neden?"
"Çünkü bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz!" Birden şarkı söylemeye başladığında şaşkınlıktan öylece dikilip kalmıştım. Gecenin bir yarısı apartmanda yankılanan sesi yüzünden insanların kapıya çıkmaması için elimi dudaklarının üzerine kapattım.
"Sessiz ol. İnsanlar uyuyor."
Elim dudaklarının üzerinde olmasına rağmen hâlâ konuşmaya çalışıyordu. Elçin'i asansöre bindirip evimin bulunduğu kata bastım ve beklemeye başladım. Elçin ise sessizce asansörün zeminini inceliyordu. Böyle sessiz olması şu an için güzeldi ama biraz korkutucuydu da. Çünkü fırtına öncesi sessizlik olmasından korkuyordum.
Elçin'i apartmanı gürültüyle ayağa kaldırmadan evin içerisine soktuğumda ayakkabılarını özenle çıkarmış, içeriye almıştım. Elçin, koridorda duvarlara çarpa çarpa ilerlediğinde kendisine zarar vermemesi adına kucağıma almıştım. Kollarını boynuma sıkıca sarıp ayaklarını salladı.
"Keşke hep kucakta gezsem. Yürümeyi hiç sevmiyorum." Kendi kendine söylendiğinde gülmüştüm. Elçin, kıpkırmızı olmuş suratıyla bana baktı. "Kucakta derken yani onun bunun kucağında değil."
"Anladım, sorun yok." Elçin'i koltuğa bıraktığımda hevesle televizyon kumandasına baktı. "Son model!" diyerek kumandayı eline aldığında ondan biraz uzaklaşıp cebimden telefonumu çıkarmış ve Elçin'in erkek kardeşi Arda'yı arayıp durumu anlatmıştım.
"Tam olarak ne kadar sarhoş?"
Arda'nın sorusuyla bakışlarımı koltuğa bıraktığım Elçin'e çevirdim. Televizyon kumandasından birkaç tuşa basıp kulağına götürdüğünü gördüğümde dikkatimi yeniden telefonda konuştuğum Arda'ya vermiştim.
"Epey sarhoş."
"O zaman onu eve getiremezsin. Annem anlar."
"Ne yapacağım peki?"
"İmge Ablaya götür diyeceğim de o çoktan uyumuştur." Nefesimi bezgince dışarıya üflerken göz ucuyla Elçin'e bakmaya devam ediyordum. Televizyon kumandasından tuşladığı numara çağrısına cevap vermemiş olmalıydı, kahrolmuştu.
"Elçin'i zaten dışarıya çıkarmam mümkün değil şu an. Saat çok geç oldu ve apartmandakileri düşünecek kadar ayık kafada olmadığı bir gerçek."
"Sende kalmasından başka çare yok anlaşılan." diye mırıldandı Arda. Görmese bile kafamı salladım. Elçin'in hiçbir zaman ortası olmazdı zaten. Onun için her şey ya hep ya da hiçti. Normalde onu dengede tutan ben olurdum ancak bugün ben bile engel olamamıştım. Bir derdi olmalıydı. Kendisini, düşüncelerini askıya almak istiyordu. Yoksa o da dozunu bilirdi.
"Benim için sakıncası yok, kalabilir ama annene ne yalan söyleyeceksin?"
"Ben bir şeyler düşünürüm, sen merak etme. Elçin'in her daim başını belaya sokması sağ olsun, yalan söylemeyi çok iyi beceriyorum."
"Seni gerçekten anlıyorum."
Arda, sesimdeki içtenliğe gülerken vedalaşıp telefonu kapatmıştık. Bazen Elçin'in büyük olan kardeş olduğuna inanasım gelmiyordu. Adal her ne kadar aksini iddia etse de Arda olgun olandı, bunu biliyordum. İkisini de uzun zamandır tanıyordum. Hem Adal ne kadar inkar ederse etsin Arda'yı sevdiğinin de farkındaydım. Gözümden hiçbir şey kaçmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN | Texting
Truyện NgắnGelecekteki Kocam: Bak, her kimsin bilmiyorum ama son kez soracağım Gelecekteki Kocam: Numaran telefonumda 'Kalbimin Pili' diye kayıtlı Gelecekteki Kocam: Ama ben senin kim olduğunu bilmiyorum, bu numarayı da tanımıyorum Gelecekteki Kocam: Yani soru...