46- Ateşle Barut

41.3K 3.2K 2K
                                    

Ne oluyor ya diyenler için açıklama paragrafı 👇

Oyunbozan'ı yazdığım dönemde 45'ten sonraki bölümlerde aklımdaki şeyden son anda vazgeçtiğim için kurgunun bazı yerleri çok oturmadı o yüzden düzenledim. Bir sürü şey eklediğim için de 45'ten sonrasını taslağa aldım ve şimdi yeniden paylaşıyorum.

İmge

Su ısıtıcısından yükselen sesin ardından mutfakta duyulan tek ses Adal'la nefes alışverişlerimizdi. Sessizlik uzadıkça içinde bulunduğum durumu daha iyi kavrıyordum ve sorgulamadan edemiyordum. Ben bu tezgâhın üzerinde ne yapıyordum? Ne ara bu kadar ileriye gitmiştik?

Adal, ellerini sıkıca belime sarıp beni tezgâhtan indirdiğinde bedenlerimiz yine birbirine çarpmıştı. Ellerini yanımdan tezgâha yaslayıp kısık çıkan sesiyle sordu. "Kahve yapmayacak mıydın?"

"Kahve..." Sanki bu kelimeyi ilk kez duyuyor gibiydim, hayatım boyunca zorlu sınav haftalarımda bana destek çıkan dostumu iki saniyede unutmuştum. Tamam, belki iki saniyeden çok daha uzundu ancak az önce yaşananların beni bu kadar şapşala döndürmesi şaşırtıcıydı.

"Evet, kahve yapacaktım." Adal'ın hapsinden sıyrılıp tezgâha doğru yürürken kupalarımı nerede tuttuğumu hatırlamaya çalışıyordum. Kısa süren bir hatırlama seansından sonra kafamın üzerindeki kapağı açıp bir kupayı elime almış ve tezgâha bırakmıştım. İkinci kupayı almak için elimi uzattığımda elime boşluktan başka bir şey gelmemişti. Parmak ucumda kalkıp rafı incelerken tek temiz kahve bardağım olduğunu fark etmiştim. Şu sıralar yoğun olduğum için çok fazla kahve içiyordum ve hepsi de bulaşık makinesindeydi.

"Kahveni nasıl içiyorsun?"

"Sade."

Tam da tahminimdeki gibiydi. Arkamın dönük olmasına güvenip gülümsedikten sonra bulaşık makinesinin kapağını açtığımda Adal, sormuştu. "Ne yapıyorsun?"

"Temiz bardak kalmamış, buradan bir tanesini alıp yıkayacağım."

"Zahmet etme hiç. Tek bardaktan içeriz."

Omzumun üzerinden ona baktığımda yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Bunu sesli olarak söylememişti ama yüz ifadesi 'az önce dudak dudağaydık, tek bardaktan iğrenecek halimiz yok' der gibiydi. Ve bilerek yüz ifadelerini bu kadar açık ettiğini hissediyordum.

"Pekâlâ. Tek bardaktan içelim. Zaten ben de kahvemi sade içerim." dediğimde onu şaşırttığımı görebiliyordum. Yüksek ihtimalle utanıp kızmamı ve ona laf sokmamı bekliyordu. Bu anlamda ben de kendimi şaşırtmıştım. Herhalde az önce olanlardan sonra böyle ufak laf oyunlarına utanacak tarafım kalmamıştı.

Kahveyi hızlıca hazırlayıp suç mahalli olan mutfaktan çıkmış ve oturma odasına doğru ilerlemiştik. Kanepenin önündeki sehpaya kupayı bıraktıktan sonra oturduğumda Adal da yanıma oturmuştu. İkimiz de az önce yaşananları konuşmak adına konuyu bir türlü açamıyorduk. Sebebini ne olduğunu anlayamamış olmamıza veriyordum.

Her şey bir anda gelişmişti ve geldiğimiz pozisyona çok hızlı gelmiştik. Öncesinde ne konuşuyorduk? Bugün günlerden hangi gündü ve benim ismim neydi? Gerçekten birkaç saniye için bunları unutmuştum.

Adal, kahveden ilk yudumu aldığında bir süre parmaklarını bardağın kenarına vurmuş, ardından bana uzatmıştı. Ben de bir yudum aldıktan sonra Adal, tam olarak içtiğim yerden içtiğinde utanma hissim geri gelmeye başlamıştı. Boğazını temizleyip kahveyi sehpaya geri bıraktı ve vücudunu bana doğru döndürdü.

"Mutfakta olanlar hakkında... Konuşmalıyız." dediğinde kafamı sallayıp onu dinlemeye başlamıştım. Bu esnada içten içe yediğim dudağım Adal'ın dikkatini çektiğinde başını çevirip derin bir nefes aldı. "Ama onu yaparsan ben konuşamam."

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin