Can Oflaz - Fikrimin İnce Gülü
İyi okumalar...
Elçin
Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle İmge ve Adal'ın davetiyesine bakarken mutluluktan bir kez daha kahkaha atmış, kafamı Erdinç'in omzuna yaslamıştım. Bugün bilmem kaçıncı kez davetiyeyi onun hizasına kaldırıp sordum. "Sen de görüyorsun bunu, değil mi?"
"Evet, görüyorum."
"Arda ve Ada da görüyor, değil mi?"
"Evet, görüyorlar."
"Peki İmge ve Adal'ı hiç tanımayan biri görüyor mu? Onu test ettin mi?"
"Ettim." dediğinde başımı kaldırıp yanağını öpmüş, ardından ruj bulaştırdığım yanağını elimle silmiştim. "Aferin sana, iyi çalıştın bugün."
Erdinç, başını saçlarımın üzerine yasladığında kalp atışları kulağımdaydı. İkimiz de Adal ve İmge'nin davetiyesine bakıyor, huzurla gülümsüyorduk. "Yarın büyük gün. Resmen evlenecekler." diye mırıldandım. Hâlâ inanamıyordum. İmge'nin bir gün evleneceğine dair hep umudum vardı ama öyle bir konuşurdu ki geç evleneceğini düşünmüştüm.
"Başardık, Elçin." Erdinç, saçımın üzerini öpüp yeniden konuştu. "Başardık."
"Acaba ne zaman yeğenimiz olur?"
"Adal'a kalsa 9 ay içinde olur da İmge ne zaman ister bilemiyorum."
"Çok erken olmayacağı kesin, Arya küçük. Bir de İmge evlilik hayatına alışmak ister öncesinde."
Erdinç, onaylayan bir mırıltı çıkardığında başımı kaldırıp yüzüne doğru baktım. "Bu davetiyeyi çerçeveletsek çok mu manyak görünürüz?"
"Biz zaten manyak değil miydik?"
"Doğru." diyerek onu onayladığımda gülmüş, davetiyeyi elimden alarak kalkmıştı. "Nereye gidiyorsun?" diye sorduğumda elindeki davetiyeyi salladı. "Bunu zarar görmeyeceği bir yere koyacağım. İkimiz de heyecanlandığımızda sakarlaşıyoruz, biliyorsun. Üstüne bir şey döküldüğünü düşünsene?"
Elimi yumruk haline getirip önümdeki masaya üç kere vurduktan sonra Erdinç'e döndüm. "Tövbe de ya, olmasın öyle bir şey."
"İşte, bunun olmaması için bu sanat eserini güvenli bir yerde saklayacağım."
"Ben de markete kadar gidip geleyim."
Erdinç, başını onaylarcasına sallayıp odasına yöneldiğinde oturduğum koltuktan kalkmış, kapının oradaki dolaba kadar yürümüştüm. Dolabı açıp içinden çantamı çıkarırken Erdinç'in askıdaki ceketini üzerime geçirmiştim. Aslında kendi ceketim hemen yanında asılıyordu ama Erdinç'in kıyafetlerinden giymeyi daha çok seviyordum.
Çantamdan Erdinç'in evinin yedek anahtarını çıkarırken ceketin cebine sokmuştum. Orada elime çarpan yabancı cisimle kaşlarımı çatarken avucumun içine alıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Böyle başarılı olamayacağımı anladığımda elimi cebimden çıkarmış, avucumun içerisindeki şeye bakmıştım. Ufak bir kutuydu.
Kaşlarım kalkarken gözlerim hafifçe açıldı.
Yüzük kutusuydu.
"Yok canım, benim için değildir." Kendi kendime mırıldanarak bu kutunun Erdinç'e ait olmadığına dair kanıtlar üretmeye çalışıyordum. Ya Adal'ın ya da İmge'nin yüzüğüydü. Erdinç'te olması mantıklıydı. Sonuçta Adal'ın en yakın arkadaşı oydu. Ama...
Merakıma yenilip kutunun kapağını açtığımda beni harika bir yüzük karşılamıştı. Tahminlerim bir bir yanlış çıkarken şaşkınlığım da gittikçe büyüyordu. Adal'ın yüzüğü değildi. İmge'nin yüzüğü de değildi. İkisinin yüzüklerine o kadar uzun ve dikkatli bir şekilde bakmıştım ki görünce tanımamam veya başka yüzükle karıştırmam imkânsızdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/189189516-288-k483339.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN | Texting
Historia CortaGelecekteki Kocam: Bak, her kimsin bilmiyorum ama son kez soracağım Gelecekteki Kocam: Numaran telefonumda 'Kalbimin Pili' diye kayıtlı Gelecekteki Kocam: Ama ben senin kim olduğunu bilmiyorum, bu numarayı da tanımıyorum Gelecekteki Kocam: Yani soru...