İmge
"Biraz daha iyi misin?"
Ağlamaktan canı çıkmış gözlerimi yavaşça kırpıştırdım ve başımı onaylarcasına salladım. Gözlerim öyle bir haldeydi ki kapatsam da açık tutsam da acıyordu. Yılların birikmişliği vardı üzerimde belki de. Yıllardır taşıdığım bu yük hiç bu kadar ağır gelmemişti. Öyle bir hale gelmiştim ki en ufak bir damlada taşıvermiştim.
"Teşekkür ederim, Adal." diye mırıldandım yorgun çıkan sesimle. Ağlamak çok sık yaptığım bir şey değildi ancak bir kere ağlamaya başlayınca da kendimi asla durduramıyordum. O an yanımda Adal'ın olması ilk başta beni çok utandırmış, rahatsız etmişti ancak beni kollarının arasına aldığı saniyede büyük bir rahatlama hissetmiştim.
Ona zaten güveniyordum. Ama yanında ağlayacak kadar, gardımı tamamen indirecek kadar güvenmiyordum. Bu kadar güvendiğim kişiler sayılıydı. Kendi babam bile beni ağlarken hiç görmemişti. Ama Adal...
O an hissettiklerimi düşünmeyi bir kenara bırakıp yüzümü gerçekten iyi miyim diye inceleyen Adal'a döndüm. Dalıp gittiğimin farkındaydı ancak bir şey de soramıyordu. Bu da onu mahvediyordu.
"Ne olduğunu anlatmayacaksın tabii." dedikten sonra arkasına doğru yaslandı. Beni sahilde bir kafeye getirmişti, biraz hava alalım diye dışarıda oturuyorduk. Kış ayında olduğumuz için herkes içeride oturduğundan burada yalnızca ikimiz vardık.
"Sana güvenmediğim için anlatmadığımı düşünme ama. Olur mu?" Sesim neredeyse yalvarırcasına çıkmıştı. Onun da beni yanlış anlamasını hiç istemiyordum. Çünkü insanlar beni devamlı yanlış anlıyordu.
Çok hassas ve duygusal bir insandım. Ağlayan insanlar görünce benim de ağlayasım gelirdi mesela. Kimseye bir şey olmasına katlanamazdım. Bu kadar hassas olduğumu bildiğim için kendimi bir şekilde korumam gerekiyordu. Onu da insanlardan uzak durarak yapıyordum.
"Öyle düşünmemiştim, endişelenme." dediğinde burukça gülümsedim ve dizlerimin üzerinde duran ellerime bakmaya başladım. Böyle sessizce, saatlerce oturabilirdim. Planımda da bu vardı aslında. Çünkü ağlamak beni gerçekten yormuştu. Gerçek hayatıma dönmem gerekiyordu, farkındaydım ama şu an için acımı yaşamak istiyordum. Dışa vurma kısmını çoktan geçmiştim, daha çok içim parçalanmaya başlamıştı.
Adal, uzanıp ellerimi tuttuğunda başımı kaldırıp ona baktım. Yüzünde güven verici bir gülümseme vardı. "Sana tanıdığım en yufka yürekli kişi olduğunu söylemiş miydim?"
Kafamı iki yana salladım. "Bunu bana söyleyen ilk kişisin."
"Çünkü insanlar seni soğuk ve bencil biri sanıyor, değil mi?" Sessizliğim Adal'a yeterli cevabı vermişti. Ellerimi avuçlarının içerisine alıp sanki hayatında ilk kez el görüyormuş gibi inceledi. "El falı bakabildiğimi söylemiş miydim?"
"Hayır." dedim şaşkınca, bu konuya birden neden atlamıştık anlamamıştım ancak konuyu değiştirdiği için ona minnettardım. Daha fazla neden ağladığım konusu üzerinde durursa yeniden ağlamaya başlayacağımı hissediyordum.
"Bakayım mı?"
Omuzlarımı silktiğimde Adal, elimi kısa bir süreliğine bıraktı ve sandalyesini yanıma taşıdı. Elimi tekrardan avuçlarının içerisine aldığında dikkatle incelemeye başlamıştı. Uzun bir süre yalnızca elime bakıp hiçbir yorum yapmadığında meraklanmaya başlamıştım.
"Ee?" diye sordum uzun bir sessizliğin ardından. Adal, başını kaldırdığında sandalyesini yakına çektiği için yüzü bir karış uzağımdaydı. Kaşlarını çattı. "Ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUNBOZAN | Texting
Historia CortaGelecekteki Kocam: Bak, her kimsin bilmiyorum ama son kez soracağım Gelecekteki Kocam: Numaran telefonumda 'Kalbimin Pili' diye kayıtlı Gelecekteki Kocam: Ama ben senin kim olduğunu bilmiyorum, bu numarayı da tanımıyorum Gelecekteki Kocam: Yani soru...