49- Seviyorum Onu

39.4K 3.5K 2.2K
                                    

Adal

İmge'den uzaklaştığım her bir adımda kalbimde daha önce hiç deneyimlemediğim bir sancı baş gösteriyordu. Kalbimle ilgili sorun yaşamaya alışıktım. Doğduğumdan beri bununla mücadele veriyordum ancak eski, zor günleri atlattıktan sonra bu şekilde yenileceğimi hiç düşünmemiştim.

Ve bu, bambaşka bir yenilgiydi.

Etkilenen sadece kalbim değildi. Beynimin içine sızıyordu gülüşleri. Onu ağlarken görüp bir şey yapamadığım için suçluluk hissiyle kavruluyordum. O kırık gözleriyle gözlerimin içine bakarken yüzünü avuçlarımın arasına alıp ıslak yanaklarından öpemediğim için...

Nereye geldiğimi bilmeden adımlarımı durdururken ellerimi iki yanımda sıkıca yumruk yaptım. Keşke onun omzundaki yükleri alabilecek kişi ben olsaydım ama değildim işte. İmge'nin yanındaki kişi korkusuz olmalıydı. Ona yaklaşmaktan, onunla her şeyi yaşamaktan korkmayacak biri. Onu yarı yolda bırakmayacak biri.

Ona yaklaşmaktan korkmuyordum. Onunla her şeyi yaşamak istiyordum ama onu yarı yolda bırakmayacağım konusunda kendime güvenemiyordum.

İmge, bir kalp kırıklığını daha kaldıramayacağını söyleyene kadar her şeyi göze almışsam da onun bu cümlesinin ardından kendime olan güvenimi yitirmiştim.

"Adal?"

Erdinç'in şaşkın sesiyle başımı ona doğru çevirdiğimde kafası karışmış bir şekilde bana bakıyordu. "İmge nerede? Nereye gitti?"

"Muhtemelen evine gitmiştir." Sesimdeki tatsızlıkla yutkunarak önüme döndüm. Erdinç'in adımları bana doğru yaklaşırken "Siz iyi misiniz?" diye sordu.

Hücrelerimde daha önce hiç şahit olmadığım bir sinir dolaşıyordu. "Değiliz, Erdinç." Sert çıkan sesimin ardından bakışlarımı ona çevirdim. "Hatta sayenizde ikimiz de bok gibi bir durumun içine düştük. Oldu mu? Aldın mı cevabını? Mutlu musunuz şimdi?"

Erdinç, tepkisizce yüzüme bakmaya devam ederken boğazımda bir yanma hissetmiştim. Bana yaklaşarak elini omzuma yerleştirdiğinde ihtiyatla konuştu. "Yaşadığınız sorun her neyse, üstesinden gelebileceğinize eminim."

"Neden bahsediyorsun sen?" Kaşlarım çatıldı. Her şeyi bildiklerinin farkındaydım. Neyin rolünü kesiyorlardı hâlâ? Amaçları neydi? Her şey bok olmuştu çoktan. Onlara ders vermek için birbirimize yaklaşmıştık ve olan bize olmuştu.

"Sizden bahsediyorum. İlişkinizden-..."

"Oyundu lan hepsi." diyerek araya girdim. Belki de benden duyana dek bildiğini çaktırmak istemiyordu. Ama artık gizli kapaklı işler yürütmekten bunalmıştım. Buna bir kez kalkışmıştım ve geldiğim hal ortadaydı. "Sizden, baskılarınızdan bunaldığımız için oyun oynadık size işte. Güya sizi pişman edecektik."

Yanma hissi gittikçe yükseliyordu. Dudaklarımın arasından çıkan her sözün ardından bir yumru oluşuyordu boğazımda. Kendimi boğuluyormuş gibi hissediyordum. Çenemi sıkarak Erdinç'e baktım. "Sen de farkındasın bunun." dedim neredeyse fısıltıyla. "Hiçbir şey gerçek değildi ve siz bunu biliyorsunuz."

"Hiçbir şey gerçek değil miydi?" Şaşkınlık içermiyordu sorusu, daha çok beni sorguluyordu. Erdinç'in kafası hafifçe yana eğildi. "En kötü kısımları evet, gerçek değildi ve şükürler olsun ki değildi. Ama hepsinin oyun olduğuna inanmamı bekleme benden, Adal. Ona bakışların gerçekti. İmge her konuştuğunda ilgiyle onu dinleyişin gerçekti. Aranızdaki bağ, ona hissettiklerin gerçekti."

"Sus." diyerek araya girdim. Gözlerimi sinirle yummuştum. "Daha fazla bu zırvalıklarını dinleyecek değilim. Hiç akıllanmayacak mısınız siz ya? İkinizin de ders alması için bizim daha ne yapmamız lazım?"

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin