51- Artık Sen Varsın

40.7K 3.4K 1.9K
                                    

Model - Mey

İmge

Adal'ın bilmem kaçıncı çocukluk fotoğrafını da telefonuma gizli gizli çekerken bir gözüm odasının kapısındaydı. Saçlarını yıkadıktan sonra direkt uyuşmuştu. Biraz dinlenmesi için resmen yalvarmıştım ancak ona o uyuyunca gideceğimi söylediğim için onu uyumaya ikna etmek çok zor olmuştu. Gözlerini açtığında da burada olacağıma dair Arya üzerine yemin ettirecekti neredeyse. Neyse ki iş bu kadar ileriye gitmeden onu kendime inandırabilmiştim.

Aramızda açıklığa kavuşturduğumuz ilişkimiz de ikna olmasında büyük rol oynuyordu.

İlişkimiz...

Artık gerçekten de sevgiliydik, değil mi?

"Şu tipe bak." Kendi kendime, kısık sesle konuşurken Adal'ın bebekliğine aşkla bakıyordum. O kadar tatlıydı ki onu bu fotoğrafların içinden çıkarıp sevememek içime oturmuştu resmen.

Gizli gizli aldığım albümü özenle yerine bırakıp ayağa kalktığımda Adal'ın odasının da kapısı açılmıştı. Gözlerim kocaman olurken etrafıma bakıp uyduracak bir bahane aradım çünkü ona mutfakta yemekle uğraşacağımı söylemiştim ve şu an salonun ortasında dikiliyordum.

Elini birbirine karışmış saçlarına daldırıp uykulu gözlerini kırpıştırdığında gözümün önünde çocukluk fotoğrafı gelmişti. Salonun ortasında sırıtarak ona baktığımı fark eden Adal, gözlerini sonunda bana çevirdiğinde odasının kapısına yaslanmıştı.

"Ne yapıyorsun?" diye sorduğunda hâlâ gözlerini açmaya çalışıyordu. Uyku mahmurluğunun seviyesini denemek adına saçma sapan bir bahane sundum. "Camları siliyordum."

"Benim olduğum yerde kimse cam silemez." dedi oldukça kesin bir şekilde. Gözlerini kırpıştırıp banyoya doğru ilerlerken gülerek sormuştum. "Niye?"

"Biri benim olduğum yerde camları silince çok geriliyorum çünkü. Anneme cam silmeyi yasakladım, onun yerine gidip ben siliyorum."

"Annen de eminim seni dinliyordur."

"Ada'yı ajan olarak tuttuğum için dinlemek zorunda."

Nihayet banyonun yolunu bulduğunda elini yüzünü yıkayacağını anlamıştım. Salona dönüp baktım, hiçbir iz bırakmamıştım. Telefonumu arka cebime sıkıştırıp mutfağa girdiğimde yaptığım çorbanın kaynamış olduğunu görmüştüm.

Adal'ı uyumaya ikna ettikten sonra yemek yapmaya girişmiştim. Her ne kadar zahmet etmemem için ısrar etse de yeni ameliyat olmuştu ve hareketliliği biraz da olsun kısıtlanmıştı. Son olarak çorbayı kaynamaya bıraktıktan sonra biraz dinlenmek için salona geçmiş, orada da hafif aralık kalmış kapaktan çocukluk albümlerini görmüştüm.

Gözümün önünden o çocukluk fotoğrafları asla gitmiyordu. O kadar tatlı ve tombiş bir bebekti ki fotoğraflara bakarken dişlerimi sıkmıştım. Kendimi tutmasam her an odasından içeriye girip Adal'ı ısırarak uyandırabilirdim. Hoş, kendisi bundan pek şikayetçi olmazdı...

Çorba yeterince kaynadığında altını kapatıp eğildim ve yükselen buhardan yemeği kokladım. O sırada Adal, banyodaki işini bitirmiş ve mutfağa gelmişti. Gözlerini nihayet açabiliyordu. Bana doğru ilerleyip kollarını arkadan belime doladı ve boynuma küçük bir öpücük kondurdu.

"Ne yaptın ben uyurken?"

"Tarhana çorbası, şifa olsun diye." Boğazının gerisinden bir 'hmm' sesi yükselirken benim gibi eğilip çorbayı koklamıştı.

"Grip değilim ama güzel görünüyor."

"Olsun. Yine de bunu içmek zorundasın."

"Her şeyi silip süpüreceğim kesin." dediğinde arkamı dönmüş ve ona gülümseyerek bakmıştım. "Bil bakalım fırında ne var?"

OYUNBOZAN | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin