12.BÖLÜM:SÜRPRİZ

428 19 0
                                    

Dolunay:

Saat akşamın 8'i olduğu halde halen çocuklar gelmemişti. Zaten bu saatten sonra da gelmezler.

Odama çıkıp hazırlanmaya başladım. Hava sıcak olduğu için beyaz bustiyer ve siyah bir tayt giydim üstüme de uzun hırkamı atıp dışarıya çıktım.

Sahile indiğimde arkamdan bir siyah arabanın geldiğini fark ettim ama pek bir umursamadım. Sahile kadar beni takip edince ilk başta çocukları aramak aklıma geldi ama konuşamıyordum. Mesaj atsam görmeme ihtimalleri de var. Bu yüzden telefondan KADES uygulamasını açtım. En ufak bir hareketlerinde tuşa basmak için telefonu dizime koydum. Araba hemen arkamda bekliyordu ama en ufak bir hareketlilik yoktu.

Sanırım sapık diye düşünürken arkasından bir araba daha geldi. Ve arabadan takım elbiseli bir adam indi. Bana doğru yaklaşıyordu. Telefonumun ekranını kapatmadan yan bir şekilde çevirdim. Adam yanıma gelip oturdu. Şaşkın şaşkın adama bakmaya başladım çünkü değil adamın yüzünü simasını bile bilmiyorum.

Adam:Şaşırdın mı beni gördüğüne?

Kafamı salladım ve elimi sen kimsin dercesine salladım. Sahi kimdi ki bu? Yüzüne bakmaya devam ettim.

Adam:Konuşmayı düşünmüyorsun galiba. Ben bunu kendime hakaret sayarım tatlım. Sen koskoca mafya babası, yer altı dünyası'nın sahibi Baran Aslan'a nasıl cevap vermezsin pis hizmetçi parçası.

Adam benimle resmen dalga geçiyordu. Hırkamın cebindeki kağıdı kalemi çıkartıp 'Seni tanımıyorum sanırım beni birisi ile karıştırdın' yazdım. Yazıyı okur okumaz yüksek sesle gülmeye başladı.

Baran:Bak kızım sen beni tanımıyorsun öyle mi?  Adamlar alsın seni götürsün işkence odasına o zaman hatırlarsın benim kim olduğumu.

Diye bağırdı. O bağırır bağırmaz düğmeye bastım ve telefonu cebime attım. Kolumdan tutup çekiştirmeye başladı. Oturduğum bankı sıkı sıkı tuttum. Beni kaldırmasına izin vermedim. Bu sefer de adamlarını çağırdı. Beni bank ile birlikte kaldırdılar. Hızlıca banktan atlayıp koşmaya başladım. Ve polis sirenleri duyuldu. Piçimsi bir gülümseme ile arkamı döndüm ve adama baktım. Hızlıca arabalara doğru koşup uzaklaştılar. Polis bir süre kovaladıktan sonra yakalayamayacağını anlayıp yanıma geri döndü.

Polis:Hanimefendi iyi misiniz?

Kafamı salladım.

Polis:Ne olduğunu anlatabilir misiniz? 

Agzımı gösterip kafamı olumsuz anlamda salladım.

Polis:Şikayetçi olmak isterseniz karakola gidelim ama istemezseniz evinize bırakalım.

Kafamı istemiyorum anlamda salladım. Birde o gerizekalı mafya bozuntusu ile mi uğraşacaktım. Polisler beni arabaya alıp evime kadar bıraktı. Yavaşça arabadan inip eve doğru ilerledim o sırada pencereden bakan Işıl ile Alp'i gördüm. Sanırım bu olayı anlatmak zorunda kalacağım ve sanırım kolum yazı yazmaktan kopacak.

Ama tahmin ettiğim gibi içeriye girer girmez soru yağmuruna tutulmadım. Çünkü içeriye girer girmez kafama komfeti patladı ve mumları yanan pasta gözüme gözüme sokuldu. "İyiki doğdun Dolu" diye şarkı söylüyorlardı. Pastanın mumlarını 'Konuşabileyim' diyerek üfledim. Işıl pastayı keserken Alp de beni sorguya çekmeye başladı. Olanları tek tek anlattım. Onlar da benim kadar şaşırdılar. Sonra konuyu dağıtmak için 'gece gece karanlıkta birine benzetti herhalde' diyip içlerine su serptim. Sonra patayı yerken biraz daha dedikodu yaptık. Ardından alkoller masayı doldurdu.

Yedik içtik eğlendik ve bir süre sonra sıra sıra sızmaya başladık. Bende gözlerimi kapattım ve uykuya daldım.

KIRIK KANATLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin