İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi... -Cahit Zarifoğlu
☕
Fatih Hoca (futbol takım hocası): Caner, merhaba.
Fatih Hoca: Pazartesi günü idmanlara başlayacağız. Burada olman gerekiyor.
Caner: Hocam bir süre idare edebilir misiniz?
Fatih Hoca: Edemem, zaten Atakan grupta olan konuşmayı bildirdi. İşin ciddiyetinde olmadığınız belli. Gelmeyeceksen listeden adın silinecek.
Caner: Tamam hocam üç gün sonra oradayım.
Masada ritim tutan parmaklarım ritmi bozduğu an sinirlerim de bozulurken elimi kendime çekip oflayıp arkama yaslandım.
Kafenin içinde gözlerimi gezdirdim; servis yapan garsonlar, hesap ödeyen, yemek yiyen müşteriler, bir yalnız başına oturan amca bi de onun gibi boş boş oturan ben...
Ellerim yanan ve tekrar sulanan gözlerimi bulup ovdu. Dün... Gördüğüm mesajlardan sonra gece boyu uyuyamamıştım.
Tamam belki biraz ağlamış da olabilirim.
Saatime bakıp tekrar ofladım. Caner'i bekliyordum. Maalesef...
Hayaller Atakan, hayatlar Caner, anasını satayım.
Tam yarım saat gecikmişti. Yarım saat önceden gelmiştim, bir saattir buradaydım, yani. Boşalan kahve bardağıyla tekrar söylerken içtiğim dördüncü kahveydi galiba.
Kafeinden zehirlenmezsem şükretmeliydim. Acaba intihar sayılır mıydı?
Neler diyosun canım?
Tekrar bıkkınlıkla nefes çektim içime. Neredeydi bu?
Atakan olsa bekletmezdi!
On dakika sonra yanımda dikilen gölgeyle kafamı kaldırıp tabiri yerindeyse, tepecek gibi baktım. Annem genelde kırmızı görmüş boğa gibi bakma derdi, bu bakışa.
Karşıma geçince elini uzattı. "Merhaba." Eline yandan bir bakış attım.
Atakan olsa uzatmazdı!
Başımı salladım. "Nasılsın?"
"İyi." Kısaca gülüp garsona işaret verdi.
"Sorduğun için sağol. Ben de iyiyim." Gözlerimi devirdim. Sordum sanki, zehirli deniz anası seni.
Kafiyeli mi oldu? Yok olmamış.
Yanımıza gelen garsona çay söyledikten sonra bana döndü. Garsonun bana bakışları, 'kahve isteme artık!' bakışıydı. Tüm kahvelerimi bu adam getirmişti.
Birşey istemediğimi belirtip gözlerim ellerime çevrildi.
Kısa süreli bir sessizlikten sonra, "Konuşmaya başlamak ister misin?"
Yoo, ne münasebet?
"Buraya oturup konuşmaya gelmedim. Sadece bu için olmayacağını söylemek için geldim. Üzgünüm ama yapamam. Bir kere dene diyeceksin, biliyorum. Ama bunu daha sonra söylesem vicdan azabım büyük olacak. Sana umut verecek bir şey yaptığımı düşünmüyorum. Zaten sadece bir kere gördüm seni. Kabasın diyebilirsin. Ben de farkındayım. Ama aileme haber vermeden bana söyleyebilirdin, ama emrivaki yapmayı tercih ettin. Böyle kabul etmek zorunda kalacağımı düşünüyordun çünkü. Üzgünüm dediğim gibi duyguların ve isteklerin karşılıklı değil. Aileni de alıp en kısa zamanda git lütfen. İyi günler. Hayatının geri kalanında da başarılar."
Bir şey demesine izin vermeden çantamı alıp ayaklanırken çıkışa yöneldim. Bileğime uzanan kolunu gördüğüm an kendimi geriye çektim. "Ben de konuşabilir miyim?"
"Hayır." Kafenin ortasında dikiliyorduk resmen.
"Pardon hanımefendi, bu adam sizi rahatsız mı ediyor?" Biraz sonra yanımıza gelen adamla başımı iki yana salladım.
"Sorun yok, gidiyordum zaten ben."
Kendimi kafeden dışarı atıp kızlara bizim eve gitmeleri için mesaj attım.
Çok şükür bu meseleyi de hallettik. Yani umarım.
"Atakan'dan bunu beklemezdim nolursa olsun dinlemeliydi." Aslı'nın dediğine Rumeysa başını salladı. Eve gelmiştik, en başından tüm olayları anlatmıştım. İçine atmaktan beter birşey yoktu.
Oturma odasında oturmuş, boş boş düşünüyorduk.
"Kızlar, suç Atakan'dan değil ki, ben de. Tamam dinlemeliydi. Ama babamla konuşacağım dedim iki hafta hiç yazmadım. Gördüğüm halde yazmadım. Sayısız mesaj attı ve başka birinden kısa bir mesajla evleneceğimi duydu. Haklıydı, dinlemeliydi ama burda suçlu olan benim. Gidip babam istemedi deme cesaretini bulamadım kendimde."
"Kimden duydu biliyor musun?" İşte problem buydu. Bilmiyordum, kimden duymuştu?
"Caner demiş olabilir." Kapının açılma sesiyle kapıdan annem göründü. Telaşlı bir hâli vardı. "Helen, sen istemiyorum demedin mi? Niye kabul ettin?"
Anlamadım?
"Anne ben zaten kabul-" içeri giren dedeme çevirdim başımı. "Hakkında hayırlısı olsun kızım. Umarım mutlu olursunuz."
Ney ney?
Aga noluyor lan?
Çalan zille üzerimi düzelttim. Kim gelmişti ki? Hep beraber salondan çıkarken annem kapıyı açtı.
Gördüğüm görüntüyle kafasına süpürge yemiş horoz gibi oldum, yemin ederim.
Takım giymiş, elinde çiçek çikolata, saçları dikilmiş Caner. Arkasında pembe şalını rastgele savurmuş, saçlarının yarısı gözüken bir kadın ve bıyıklı yaşlı denilebilecek bir adam.
"Kızınızı istemeye geldik."
☕
Yazar size ihanet etti. Aslında başından beri Caner & Helen yapacaktı zöodxmkdxösjd
Işıklı günler yakında inşallah.
Lig bitti. Olsundu zmkdnxmd tüm beşiktaşlıları tebrik ederim, fenerlileride tabii. Ve can yoldaşlarım gelin bir sarılalım söodmdöskd
Allah'a emanet olun 🍁
#MescidiAksaOnurumuzdur
![](https://img.wattpad.com/cover/260313769-288-k697527.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve | Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Wuhan'dan Muş'a kadar gelen korona, Bilinmeyen Numara: 578. Bölüme kadar gelen Arka Sokaklar Bilinmeyen Numara: 2020'nin eziyetinden sonra gelen 2021, Bilinmeyen Numara: Asla okumam diyen ama şu an üniversite 5'e kadar gelen ben...