30.Bölüm❥

18.3K 1.6K 592
                                    

Kendim olmaktan korktuğum andan itibaren, sen olmaya başlıyorum... Ne güzel; bana beni unutturuyorsun. -J. Antonia

Alya: Helen.

Helen: Alya?

Alya: Nasılsın?

Helen: İyi sen.

Alya: Bomba gibiyim. Bize gelsene.

Helen: Niye?

Alya: Canım sıkıldı.

Görüldü

Helen: Alya biz daha dün buluştuk. Hatırlatırım.

Alya: Olabilir, bugün de gel işte.

Helen: Atakan, yapma olmuyor.

Alya: Ne?

Alya: Nasıl ya?

Helen: Biz Alya ile dün buluşmadık. Şüphelenip tuzak kurdum. Sen de o tuzağa düştün. ;)

Alya: Fazla zeki bir kıza aşık olmanın bedelini ödüyorum.

Çevrimdışı

Alya: Utandı :)

Alya: Helen, kusura bakma abim almış.

Helen: Yok önemli değil.

Alya: Dur hazır burdayken diyeyim.

Alya: Özlem hocanın ayağı kırılmış ya geçmiş olsuna gidelim mi?

Helen: Sen nerden tanıyorsun ki?

Alya: Özel ders vermişti, bir zamanlar.

Helen: Gidelim.

Alya: O zaman biz hazırlanıyoruz. Yarım saate geliriz.

Helen: Siz?

Alya: Yiğit abim, ben?

Helen: Atakan olan?

Alya: Bu nasıl soru olm zçjdöxjödbsmsj

Alya: Evet.

Helen: Peki.

"Aslı, git hazırlan. Alya ve abisi gelecek, Özlem hocaya gideceğiz."

Çok değil 10-15 dakika sonra mesaj atmışlardı. Arabaya yerleşince Alya'ya döndüm. "Yarım saate gelmiyor muydunuz?" Abisine bakıp göz devirdi.

"Abim durdurmadı ki." Yutkundum. Gözlerimi ona çevirmemeye yemin etmiş gibi ellerime sabitledim.

"Ne alalım?" Uzun süre sonra ilk defa sesini duymuştum. İçim çığlık çığlığa bağırırken gözlerimi ellerimden çekemiyordum. Kafamı kaldırmamak için o kadar çaba sarf ediyordum ki...

Kaldırdığım an onu göreceğimin farkındaydım.

"Çiçek alalım bence." Aslı'nın sesiyle biraz daha kendime gelmiştim.

"Helen, Özlem Hoca geçen söylemişti. En sevdiği çiçeği neydi?"

Pislik!

Sırf benni konuşturmak için yapmıyorsa ben de birşey bilmiyordum.

"Karanfil." Biraz sonra bir çiçekçinin önünde durduğumuzda kısa bir sessizlik yaşandı. "Biz de gelelim mi Yiğit abi?"

"Yok siz oturun." Derin bir nefes verdim. Şimdi onlar giderse beni de peşlerinden sürüklerlerdi. En iyisi tek gidip almasıydı.

"Helen bana yardımcı olur bence, değil mi?" Göz bebeklerimin bile bir an donduğunu hissettim.

Helen dedi!

Bana mı dedi?

Helen benim adım, o zaman bana dedi!

Seni zeki(!)

Gözlerim anında aynadan onu buldu. Ne kadar baktım bilmiyorum. Zaman kavramını yitirdiğimi hissediyordum.

Gerizekalı bu kadar abartacak ne var?

"Ben pek anlamam, Alya ile gidin." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki...

Yüzüne yayılan gülümsemeyle arabadan inip benim tarafıma geldi. Kapımı açıp inmemi bekledi.

Gözlerimi ve ellerimi aynı anda kapatıp sıktım. Arabadan inip kapıyı kapatması için ileri doğru bir kaç adım attım.

Tam önünden geçerken nedense içine derin bir nefes çektiğini hissettim.

Yutkunmaya çalıştım. Yutkunamadım.

Hızlıca önden çiçekçiye girdim. Bembeyaz dükkanın içinde toz pembe kocaman saksılarda rengarenk çiçeklere bakarken gözlerimdeki hayranlık katlanarak artıyordu.

Rabbim ne güzel yaratmış.

"Çiçekleri kıskandım." Yanımdan gelen sesle Atakan'a döndüm.

"Anlamadım."

"Geldiğimizden beri bana bi kere bakmadın. Ama şimdi çiçeklere yiyecekmiş gibi bakıyorsun."

Yumruk yaptığım elimi koluna geçirmek istedim ama geçirmedim tabii ki. Ayağımı yere vurup arkamı döndüm. Gördüğüm görüntüyle gözlerim kocaman açıldı.

Mor lale!

En sevdiğim!

Yan tarafında çiçekçi kadın karanfilleri hazırlarken ben de yaklaşıp mor lalelerin yapraklarını yavaşça okşadım. Çok güzellerdi.

Neydi anlamı? Heh, asaleti temsil ediyordu.

Çiçeklerin anlamlarına çok önem verirdim. Araştırmaya da bayılırdım.

Yanıma gelen kadına döndüm. Bana bakmadan mor ve turuncu lalelerden fazla büyük olmayan bir demet yaptı. Çiçekçi de bizden başka kimse yoktu ki.

"Helen." Arkamı dönüp elinde iki demet çiçekle gelen Atakan'a baktım. "Efendim?" Mor ve turuncu laleleri bana uzattı. "Senin için."

Titreyen ellerimi harekete geçirip elindeki çiçekleri aldım. "Teşekkür ederim, gerek yoktu."

Gülümsedi.

Gözleri kısıldı.

Kalbim tekledi.

"Hadi gidelim." O çıkışa yönelirken yerimden kıpırdamadım. "Sen git, iki dakikaya geliyorum." Anlamasa da başını salladı.

Çıktığını görünce kasadaki kadına yöneldim. Yüzüme hafif bir tebessüm koyarak konuşmaya başladım.

"Merhaba, turuncu lalenin anlamını öğrenebilir miyim?" Kadın başını bana çevirip aynı şekilde tebessüm etti. Kucağımdaki lalelere bakıp tebessümünü biraz daha genişletti.

"Beni kendine hayran bıraktın, demek."

ATAKAN'IM YİĞİDİM CANIMSIN ♡

ŞİMDİ SİZE BİR ŞEY SORCAM

caps lock açık kalmış kb neysem, şimdi ben Ali ve Rumeysa'yı bu hikayeye mi katayım, yoksa onlara kısa hikaye tarzı Texting OLMAYAN hikaye mi yazayım? Şimdiden cevaplarınız için tşk öd.

Neyse yine çok konuştum. Gidiyorum gittim. Galp 💜

Kahve | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin