Unutma; her gidiş bir ayrılık değildir. Çünkü; bazen ne kadar uzağa gidersen git yüreğin hep bıraktığın yerdedir. -William Butler
☕
Valizimin ağzını kapatıp etrafa unuttuğum bir şey var mı, diye baktım. Yoktu sanırım.
"Aslı, ben hazırım. Rumeysa sen de tamamsan çıkalım." Onlardan da onay gelince valizimi sürükleye sürükleye kapıya getirdim.
Alya: Aşağıdayız.
Görüldü atıp telefonu tuniğimin cebine attım. Bizi almaya onlar gelmişti, çok ısrar etmişlerdi. Onu anlıyordum. Önceden her gün gördüğü kızı göremeyecekti.
Sevdiği kızı!
Ve yalana gerek yoktu, ben de onu son kez görmek istiyordum.
Yani tabii ki de tamamen son kez değil, uzun bir süre göremeyecektim sadece.
Çelik kapıyı açınca karşımda gördüğüm bedenle sıçradım. Benim korktuğumu görünce mahçupca elini ensesine attı. "Valizleri aşağı kadar taşımayın diye geldim." Başımı sallayıp kapıyı araladım.
Ayakkabılarını çıkarmaya yönelince öne atladım. "Valizlerle giymen zor olur, zaten geri gelince her yeri temizleyeceğiz. Öyle gir." Kafasını sallayıp halıya basmamaya özen göstererek ortada ki valizleri aldı.
Arabaya yerleştiğimizde kısa bir sessizlikten sonra kızlar sohbet etmeye başlamışlardı. Ben ise babama nasıl anlatacağımı düşünüyordum.
Hayatım boyunca her zaman babamın biricik kızı olmuştum ama bir taraftan da hep çekinmiştim.
Kısa bir süre sonra otogarın önündeki dururken bedenimi tuhaf bir duygu sarmalıyordu.
Üç ay görmesen öleceksin sanki.
Ya ölürsem?
Valizleri alıp otobüsümüze yerleştirdik. Saatime baktım, son dört dakika.
240 saniye.
14400 salise.
Kollarımı ilk Alya'ya sardım. "Kendine iyi bak, Allah'a emanet ol."
"Sen de yengelerin en kingi en queeni." Elimde olmadan gülümsedim. "Alya, gel biz bir koltuklara bakalım." Göz devirdim. Bunlar bahane bulma konusunda gerçekten berbattı.
Hâlâ arkalarından bakarken biraz uzağımdaki beden bir kaç adım yaklaştı.
"Helen, kendine dikkat et olur mu? Geceleri üstünü açmamaya dikkat et. Sizin gittiğiniz gün yağmur varmış. Havada soğuk gösteriyor. İki gün dışarı çıkma, hastalanma. Sonra havalar ısınıyor, zaten. Biri rahatsız ederse, laf falan atarsa bana haber ver. Bir de kendini çok yorma olur mu?" Gözlerimi kırpıştırdım. Bir kaç saniye boş boş durdum.
Burnum sızladı. Yavaşça gözlerim doldu. Ben ne ara bu kadar duygusal olmuştum?
"Tamam, sen de dikkat et kendine." Gözleri kızarmıştı. Çok çok hafifdi ama belliydi de. "Bana kendine ait bir şey verir misin?"
Ne vereyim diye düşünürken, şalımı yaparken çıkarıp bileğime taktığım tokaya kaydı gözlerim. "Bu olur mu?"
Gözleri bileğime kayarken gülümsedi. Çıkarıp ona uzattım. Eline aldı. Arkamı dönüp hızlıca arabaya bindim.
Arkana bakma!
Arkana bakma!
Arkana bakma!Dönüp baktım. Elinde tokam çaresizce arkamdan bakıyordu.
"Helen, unutma! Vedalar; gözüyle sevenler içindir. Çünkü gönülden sevenler ayrılmaz. Bu bir veda değil."
Biliyordum, değildi!
☕
Biraz aceleye geldi, bölüm aslında.
Bölüm atmam için psikolojik baskı görüyorum help meee
İki bir uyuyayım dedim. Rüyamda Edebiyat dersinde kameram açılıyordu. Ağağağğa rezillik. Yeni nesil öğrenci kabusu tipi.
Napıyonuz canınızı yediklerim?
Gidiyorum, gittim. Allah'a emanetsiniz. Galp 🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve | Texting
Cerita PendekBilinmeyen Numara: Wuhan'dan Muş'a kadar gelen korona, Bilinmeyen Numara: 578. Bölüme kadar gelen Arka Sokaklar Bilinmeyen Numara: 2020'nin eziyetinden sonra gelen 2021, Bilinmeyen Numara: Asla okumam diyen ama şu an üniversite 5'e kadar gelen ben...