bir

8.5K 437 900
                                        

gece uzun ama hayat kısa

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

gece uzun ama hayat kısa.


8 Mart'ı 9 Mart'a bağlayan gece, 2019

Çimlerin üzerine bağdaş kurmuş arkadaşlarımla otururken pantolonumda kalacak yeşil lekeyi önemsemiyordum. On sekiz yaşımda, ömrümün genç adam dönemindeydim. Elimden geldiğince keyfini çıkarıyordum. İki yakın arkadaşımı yanıma almış, yaşımızın yetmediği The Rose konserine kaçak bulduğum biletle katılmış, verilen minik arada sigara dönüyordum.

"Elinde sigarayla gidersen kimlik sormazlar bence Jiminie."

Burada durmuş, kurulan stanttan fıçı bira alırken nasıl yaş sınırına takılmayız diye plan yapıyorduk. Böyle durumlarda ortaya ilk beni atarlardı her zaman. Erkek güzelisin, kıyamazlar sana yavşaklar derlerdi ve olmadık olaylarda sorumluluk üzerime yıkılırdı. Şimdi de tüm bu kalabalığı aşıp girişteki içki tezgahlarına gitmem, benimle ilgilenebilecek bir kadın bulmam ve kimlik kontrolüne tutulmadan üç bardak içki almam gerekiyordu.

Jungkook'un fikrine baş salladım. Elimde reşit birey ürünü tutarken suratımın ufak durması daha az sorgulanırdı en azından.

"Öyleyse son dal benim oluyor."

Hoseok'un elindeki Marlboro paketini kapıp tek kalan sigarayı aldım. İkisi de sinirle homurdanıyor ama karşı da çıkamıyorlardı. Üç beş kuruş paramızla, hükümetin insanları soğutma başlığı altında yaptığı zamdan sonra tek pakete ortak girmeye başlamıştık. Bölüşünce açıkta iki sigara kalırdı, birini dönerdik, diğerini de aramızdan biri saçma bahanelerle ceplerdi. Bugünün talihlisi ben olmuştum.

Ayaklandım, bilet sahiplerine fıçı bira ücretsizdi. Zaten içinde biradan çok su vardı. Kalabalığın arasında ezile ezile yan yana kurulmuş çadırlara yanaştım. Raflara dizilmiş pahalı şişeleri gördükçe içebileceğim tek şeyin su karıştırılmış bira olduğunu hatırlamak sinirimi bozdu ama gülümsemeye çalıştım. Birazdan, sıra bana gelince orada duran kıza kur yapacağım için surat asamazdım.

Sigarayı yakıp derince soluklandım. Fıçı sırası bekleyen insanların bitmesini beklerken birkaç nefes tüttürmüş, belli etme amaçlı da kıza doğru üflemiştim. Biraz uçuk duruyordu zaten. Saçları pembenin en cırtlak tonlarından biriydi, hava daha serin olmasına rağmen çoğu yetişkinin ayıplayacağı şekilde apaçık giyinmişti ve vücudunun her kısmında bulunan dövmelerini sergiliyordu.

"Selam, bebeğim." diyerek yanaştım dibine. Biraz da peltek konuşup zaten çoktan bir şeyler içtim havası vermeye çalışıyordum. "Oradan üç bardak da bana versene."

Plastik bardağı fıçının içine daldırmak yerine ojeli tırnaklarından birini uzatıp yavaşça yanağıma sürttü.

"Burada bebeğim olan sen gibisin." Alay ediyordu. "Yaşın kaç bakalım?"

flechazo | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin