birazcık oy ve yorum dileniyormuşum..
gülüşün bana oksijen, göremezsem deliricem
2021,
Bugün gündüz vardiyasında çalıştığım işimden çıkıp mahalleye doğru yürürken zinde hissediyordum. Erken bir saatte kalkmış ve mesaim bitene kadar durmadan hareket halinde kalmış olsam da yorgun değildim. Bunun ruh halimle alakası olduğundan da oldukça emin gibiydim.
Yoongi'ye içimi dökmemin üzerinden bir hafta geçmişti. O gün kaybettiğim özgüvenim yüzünden çizimimi saklamak istesem de bana şiirini göstermesi bahanesiyle defterimi karıştırmış, kendimi yetersiz gördüğüm için beni bir güzel azarlamış ve ettiği iltifatlarla keyfimi yerine getirmişti. İkimiz için de dönüm noktası sayılacak olay yine aynı parkta yaşanmıştı ve bu sefer aramıza girebilecek bir sarhoşluk da yoktu. Bu sayede eve dönüp üflediğimiz karahindibaların saplarını, bende kalan ayakkabısının ve bana ait bir polaroid fotoğrafın olduğu kutuya bırakırken huzurlu bir nefes alabilmiştim.
Sonrasında aramız iyiydi, benden istediği gibi yanında rahat davranmaya çalışıyor ve ondan aksi bir tepki almadıkça daha da açılıyordum. Kampüste karşılaştığımız her sefer yanıma uğruyor, benden çaldığı bilekliği her gün takıyor ve sahne aldıkları her günün çıkışında Jungkook'la beraber bana yardımda bulunuyordu. Beni iyi hissettirdiği için, geçen bir haftayı tamamen okul, iş ve kalan kısıtlı vakitlerde taslak çizimimi dosyalandırmaya adarken bolca enerji harcamış olsam bile Yoongi sayesinde hep dinç kalmıştım.
Takvim yaprakları sonunda dikişe başlayacağım günü gösterirken adımlarımın sonu Namjoon hyungun evine uzanıyordu. Önceliklerimi eğitimime adamam gerekirken faturalara, kız kardeşimin ihtiyaçlarına ve maalesef sıkça değişen sigara paketlerine harcanan paramla kendime dikiş makinesi alacak fırsatı yaratamamıştım. Atölyemizde kullanabileceğimiz makineler bulunuyordu ama boş bir tane bulma şansım oldukça düşüktü. Ben de neredeyse her seferinde Bayan Kim'in makinesini kullanırdım.
Namjoon hyunglara gideceğimi duyan arkadaş grubum da bu fırsatı değerlendirmiş ve bunu bir grup buluşması haline getirmişti. Hoseok Gwangju'dan dönmüştü, iki haftaya yakın bir süredir görüşmediğimiz için benim dikmem gereken bir takım var diyerek reddedememiştim. Daha önce hiç bu kadar ayrı kalmadığım için çok özlemiştim onu.
Nanna'nın Little Talks'u söyleyen sesini duyunca adımlarımı yavaşlatıp arka cebimden telefonumu çıkardım. Ekranda Yoongi'nin adını görmek şaşırtıcı değildi, bu aralar sık sık araşır olmuştuk ödev bahanesiyle. Yani en azından benim için bahaneydi.
"Jimin-ah?"
"Hm?" diye mırıldandım cevap olarak. Birazdan görüşecek olmamıza rağmen aradığına göre gelirken bir şeyler almamı rica edecek olmalıydı.
"Nerede kaldın? Epey bir vakit oldu sen işten çıkalı."
"Otobüsü kaçırdım." diyerek beyaz bir yalan söyledim. Otobüsü kaçırmamış, aksine yürümeyi tercih etmiştim. Başımı kaşımaya vakit bulamadığım için son günlerde biraz düşünmeye ihtiyacım olduğunu hissederek bu vaktimi değerlendirmek istemiştim çünkü. Yeni uğraşım Yoongi'nin aşk hayatına kafa yormaktı ve yol boyunca zihnim yine hayalimde kurduklarımı gerçeklik terazimde tartmakla geçmişti. Sanki bana anlatırsa o iki bin on dokuz gecesindeki gibi birbirimize bağlanırmışız gibi hissediyor, bu yüzden de anlatması için can atıyordum.