Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
korkuyorum bakışların çarpınca bana
2021,
Naeun'la evden içeri girdiğimizde annem ikimizi kapıda gülen yüzüyle karşıladı. Evin içinden gelen kokulara bakacak olursak derin bir temizlik de yapmıştı.
"Hoş geldiniz, çocuklar."
Neşeli sesiyle konuştuktan sonra sanki beni uzun zamandır görmüyormuş gibi kollarına çekip sıkıca sarıldı. Bu beni normalde mutlu ederdi, etmeliydi. Fakat bu samimiyetinin nedenini biliyordum. Böyle bir sevgi şovuyla Naeun'a iyi bir anne olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu. Üçüncü şahısların yanında hep böyle yapardı.
"Hoş bulduk Bayan Park." diyerek annemin açtığı kollarının arasına bu sefer Naeun girdi. Annemin suratının nasıl düştüğünü ve bir bakıma bakışlarına öfke bulaştığını sadece ben gördüm. Hala babamın soyadıyla çağırılıyor olmanın onun için sinir bozan bir şey olduğunu anlayabiliyordum, zira kendini artık Bayan Chae olarak tanıtıyordu her yerde doğal olarak. Fakat benim arkadaşım onun evlenmeden önceki soyadını nereden bilebilirdi ki? Beni Park bellediğinden ona da böyle seslenmişti ama annem naziklik gösterisinde olmasa Naeun'a bağıracak kadar sinirlenmişti. Biliyordum bu bakışları.
"Bayan Chae." diye düzelttim arkadaşımı. O da hemen "Dikkat etmeliydim, üzgünüm." diyerek diledi özrünü. Annem, onunla yüz yüze geldiği ilk anda eski gülümseyen suratına geri döndü. "Hiç problem yok." dedi ama yalan olduğu basbayağı belliydi bana. Naeun anlamamıştı elbet.
İçeri geçtik. Roseanne mutfaktan çıkıp arkadaşımın üzerine atladı. Telefonda yakınlıklarını arttırmış olmalılardı. Tatlı tatlı incelttikleri sesleriyle birbirleriyle konuşmaya başladıklarında çantamı bırakmak için odama girdim ben de. Evin internetine bağlanan telefonum bildirimlerle titremeye başladığında Yoongi'den gelen bir şey var mı diye de hızlıca kontrol ettim. Cevapsız bir çağrının yanı sıra grup sohbetlerinin arasına sıkışan ismini görünce bekletmeden bildirime tıkladım. Aradığını hiç duymamıştım.
yoongi: Dersim bitti. Hala kampüsteysen birlikte dönelim mi?
Naeun'la konuşmaya dalıp çantamdan çıkarmadığım telefonuma söve söve ekranda gezdirdim parmaklarımı. Bugün zaten görüşecektik ama okul yolunu birlikte dönmek de hoş olurdu. Samimiyetimizi arttırmaya çalışıyordum işte, fazladan geçireceğimiz her saniye önemliydi bu yüzden.
jimin: Üzgünüm, mesajlarını da aradığını da yeni görüyorum. Ben çoktan evdeyim, sen ne yaptın?
yoongi: Fakültenin önünde bekliyordum ben de çıkarsın diye. Madem evdesin, direkt pazara geçerim.
Gözlerimin gördüğünün doğruluğuna emin olmak için üç kere okudum mesajı. Haber alamayınca evine dönmek yerine beni beklemiş olması ince bir hareketti ve Yoongi'den bana böylesine ilk defa gelen jesti kaçırdığım için kendime sinirleniyordum. Naeun'la yaptığımız aptalca dizi muhabbeti yüzünden telefonuma bakmak aklıma gelmemişti. Ne internetim ne de konuşmak için bedava dakikam vardı, gereksiz görmüştüm. Oysa varlığının en önemli işlevini gerçekleştiriyordu o sırada aptal makine.