Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
bugünlere söve söve, belki seni seve seve, bazen de öpsen geçer dediğim bir yara gibiyim.
Soğuk rüzgar suratımı kesiyor, hızlı hızlı gökten sıçrayan damlalar sırtımı dövüyorken ellerim cebimde, bir tomar paraya hayatımı kurtaracak bir ilaçmış gibi sıkıca tutunuyordum. Avcumda buruşan kağıt parçaları beni hafifletmek yerine göğsüme daha çok yük bindirirken her şeyin bir çözümü olduğunu fısıldıyordum kendime. Ben nefes almaya devam ediyorken hiçbir şey bitmiş sayılmaz, diyordum ve derin bir nefes alıp bunu kendime kanıtlıyordum.
Günler öncesinde sonunda dayımdan beklediğim o aramayı almıştım. Bana orada bir dil okulu bulduklarını, kendi okulumdan transfer izni çıkana kadar dil eğitimi bahanesiyle birkaç aylık vize alabileceğimi söylemişti fakat her şey bununla da bitmiyordu elbet. Peşinde getirdiği bir ton dert, kireç tutmuş omuzlarıma yüklediği birçok sorumluluk vardı.
Dayım ve sevgilisi orada kalabilmek için kendi ülkelerinde sırf eşcinsel olduklarından dışlandıkları gerçeğini kullanmışlardı fakat dayımın aksine benim, ne dışarıda bir erkekle el ele tutuştuğum için gördüğüm şiddeti kanıtlayan bir darp raporum ne de ailemin bana işkence ettiğini kanıtlayacak polis tutanağım vardı. Bunların hepsine dayım sahipti ve ne kadar adice olsa da benden daha kötüleriyle yüzleşmiş birinden her şeyin bir şekilde yoluna girebileceğini duymak iyi hissettiriyordu.
Yırtılan pantolon yüzünden ortalamamın düşmesiyle öylece bir anda İtalya'da bir üniversiteden kabul görmeyi beklemiyordum ve bu yüzden benim için farklı bir kaçamak ararken yine de hem İtalya'dan bulduğum bir okula hem de kendi okuluma transfer başvurusunda bulunmuştum. Henüz hiçbir yerden onay gelmemesine rağmen de anneme bir davet aldığımı söylemiştim.
İlkokul mezunu biri olarak bu işlerden pek anlamaması yararıma olmuştu. Yine de bana zorluk çıkarmadığı söylenemezdi. Açtığım sahte bir mail hesabından kendime yine sahte bir mail göndermiş ve yurtdışında bir okuldan davet aldım diyerek onu anneme göstermiştim. Her ne kadar her şey bir yalandan ibaret olsa da annemin benimle gurur duymasını istemiştim. Gözlerinin içi gülerek bana bakmasını, aferin demesini, benimle övünmesini ve bir hayal kırıklığı olmadığımı söylemesini.
"Sen yokken nasıl geçindiririz bu aileyi?"
Bana kurduğu ilk cümle bu olmuştu.
"Kim destek çıkacak bana?"
Büyüdüğümü ilk o zaman anlamıştım. Fatura ödediğim ilk seferde ya da kardeşime harçlık verirken göğsüm kabardığında büyüdüğümü düşünüyordum ama annemin bu cümlelerinden sonra bir ailenin bana gerçekten muhtaç olduğunu düşünüp gitmekten vazgeçeceğim sırada tam anlamıyla anlamıştım bunu. Gözümü bile kırpmadan kabullenecektim annemin söylediklerini çünkü arkamda bıraktığım herhangi birine zarar vermiş olma düşüncesiyle dünyanın her neresinde olursam olayım vicdanım rahat bırakmazdı beni.