Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
görüntüde kaba, özünde narin
2021,
Havalar ısınmaya başlamışken kantinde klimanın önündeki masayı kapmış, Naeun'un ısmarladığı sodamdan yudumluyordum. Son dersimin başlamasına daha yarım saat vardı. Bu boş vaktimde teslim tarihi bir ay sonrasına olan dönem sonu projemi tasarlamaya başlamayı planlamıştım ama aklım o kadar doluydu ki önümdeki model çizimine bakarken dalıp gidiyor, kıyafet hariç her şeyi düşünüyordum.
Son günlerde zihnimi meşgul eden isim babamdı. Normal zamanlarda onunla görüşmem annem tarafından yasaklanmıştı ama babam beni arayarak çok özlediğini söylediğinde Roseanne'i de kolundan tutup onu görmeye gitmiştim. Uzaktan bir akrabasının evinin bodrumunda yaşıyordu. Oraya ilk gidişimdi ve bu zamana kadar annemin onu terk etmesini haklı görmüş olmama rağmen kaldığı yerden çıktığım gibi ağlamaya başlamıştım. Köpek bağlasak durmazdı orada. Kaldığı odada pis bir yataktan başka bir şey yoktu zaten, bir de ufak bir tuvaleti vardı. Her yeri örümcek ağlarıyla kaplı, ışıksız, leş gibi kokan boktan bir yerdi. Evin tek aksesuarı yıllar önce daha ufak bir çocukken babalar gününde ona hediye ettiğim bibloydu. O melek figürünü sakladığını bile bilmiyordum ve tüm pisliğin içinde onun beyaz alçısını tertemiz görmek beni mahvetmişti.
Babam beni seviyordu, beni de Roseanne'i de çok seviyordu ama asla sorumluluk sahibi biri olamamıştı. İşte annemle burada çakışıyorlardı. Annem sevgisiz biri olmasına rağmen bizim açıkta kalmamamız için her şeyi yapardı ama babam sevgi dolu olmasına rağmen konu maddiyata gelince kaçardı. Şimdi ayrı oldukları için anneme gitsek de babama gitsek de bir yerlerden eksik bırakılıyorduk. Hiçbir zaman normal bir aile olamamıştık.
Annemin babamın kafasında küllük kırışını bile görmüştüm -Tanrım, güldürüyordu bu beni. Tam şu an olduğu gibi kahkaha atıyordum ve karşımda oturan Naeun gibi kim beni böyle görse komik bir şey hatırladım sanıyordu. Kafayı yemiştim sanırım.
"Kumaşlara baktın mı?" diye sorduğunda gülüşümü bastırmaya çalıştım.
"Baktım, bok gibiydi hepsi."
Projelerimizi tamamlayabilmemiz için okul bize kumaş, iplik, iğne gibisinden gerekli malzemelerin desteğini sağlıyordu ama o kadar kalitesiz ya da çirkinlerdi ki ödevini onunla yaparsan ortaya asla güzel bir şey çıkmazdı. Maalesef benim gibi olanlar da ihtiyaç duyduğumuz kumaşların hepsini dışarıdan alamadığımız için okulun ürünlerinden yapabildiğimizin en iyisini yapmaya çalışıyorduk.
"Ben de beğenemedim ya. Sizin mahallede cuma günü kumaş pazarı kuruluyormuş, beraber bakmaya gidelim mi?"
"Olur, gelirsin gideriz."
Pipetini dişlerken başını sallayıp onayladı. Ben de babama saldıran annemin görüntüleri aklıma doldukça daha çok güldüm. Kadına şiddet uygulayan canileri duymaya ya da görmeye ne yazık ki alışıktık ama ilk defa şiddet gösteren tarafın kadın oluşuna annemle şahitlik ediyordum. Eli de bayağı bir ağırdı sahi. Karşılık vereceğimden değil de sadece kendimi savunmaya çalışırken bile başarısız olurdum. Bu beni niye güldürüyor, bilmiyordum. En iyi durumda deliriyor falan olmalıydım.