36- Pathos

23 2 1
                                    

Yağmurun atıştırdığı, esintili bir tan vaktiydi... Genleşip büzüşen zamanda, birbiri ardına gelişen yolculuklar arasında pek anlamamış olsalar da yaz çoktan bitmişti; hatta sonbahar sona ermek üzereydi. Geçen yıl sert geçen kışa sebep, yaz gereğinden daha uzun sürmüştü sanki bu yüzden sonbaharı pek idrak edememişlerdi... Barlas, tenine hafif hafif düşen yağmuru hissedince ruhunun baştan aşağı ıslandığını hissetti... Bir an için anlamsızlaştı her şey; arkasında duran Ecrin'e ve Alp'e olabildiğine ifadesiz bir bakış attı... Alp'in yüzünde leke vardı, Ecrin'in gözleri hâlâ daha kanlıydı, yüzündeki kesikleri hissediyordu... Üçünün de anormal bir hâli vardı, ne zaman normal olmuşlardı ki? Aetos onları iyi beslemişti, yeni adetler çerçevesinde elden geçirilen Kabile giysilerinden hediye etmişti; giysiler yer yer deriydi ve gıcır gıcırdı. Onlar da diğer Kabile Ahalisi gibi, Ölüm Duvarı'nın huzuruna böylesi özenli çıkmıştı... Öylece durup, hiç konuşmadan, harekete geçmeden etrafı izlemekten şikâyetçi değillerdi, o yüzden Barlas, kapalı duran Araf Kapıları'nın önünde, Ölüm Duvarı'nı ve ona dokunduktan sonra beyninin içine sızan görüntüleri andı... Bundan iki yıl önce, Aetos'u kurtarmak için oraya girdiğinde Aetos'un teklifini kabul edip Duvar'a dokunsaydı aynı görüntüleri görecek miydi? Öyle olacağını düşünüyordu ve keşke diyordu; hâlbuki o gün dokunsa, gördüklerinin üzerine kafa yorabilecek daha fazla zamanı olacaktı... Sanırsa gördüklerinin anlamı, Ejderha Prens'in güç konusunda ondan aşağı kalır yanı olmadığıydı... Prens'in şeytanları, onunsa dostları vardı ve kim bir diğerinin kollarını kırarsa, kazanan o olacaktı... Evet, Prens Ecrin'e ya da Alp'e zarar vermeyi, dahası öteki yakınlarını tehdit edip onu tuzağa çekmeyi düşünmüyordu belli ki hatta peşinde birilerinin olduğunu bile tahmin etmiyordu belki... Ama Barlas, şeytanları yok etmeyi kafaya koymuştu; belli mi olur, Prens de bunu anladığında ona savaş açardı...
"Nereye daldın Barlas?" diye sordu Alp bu sessizliği daha fazla sürdüremeyip.
"Saklayın bakalım, ikiniz de bir şeyler saklayın." dedi Ecrin alınır gibi, "Sanki birbirimizden başka sığınabileceğimiz, dertleşebileceğimiz biri varmış gibi..."
"Saklama oyununu o başlattı." diye arkasını dönüp Alp'e baktı Barlas, Alp sıkıntıyla iç çekti, "Ben bir şey saklayacak değilim, Almis'in şatosunda garip bir yaratığa dönmüştüm, Dalay'ın beni Layn Mağarası'na bıraktığı o zamana benzer şekilde, Duvar'a dokunduğumda önce Othenalar'ı ve vurdukları damgaları gördüm, ardından bir Ejderha'nın kendi ateşiyle yanıp dönüştüğünü."
"Neye dönüştüğünü?" diye sordu Alp epey ilgisini çekmiş gibi.
"Söylersem, sen de söyleyecek misin?" dedi Barlas tebessüm edip.
"Söyleyeceğim." dedi Alp dayanamadan omuz silkip.
"O yaratığa işte, benim dönüştüğüm yaratığa." dedi Barlas, "Düşünün ki vasıflarımdan ve güçlerimden kaynaklı bir enerji açığa çıktığını ve bu enerjinin tuhaf bir biçim alarak, İnsan bedenini bozuma uğrattığını, yani benim dediğim yaratık sadece benim gibi birinin bozumu olabilir, bir Ejderha'nın o yaratığa dönüştüğünü görüyorsam bunun açıklaması şudur-"
"Prens'in senden aşağı kalır yanı yok." dedi Ecrin, "Belki senden üstün de..."
Barlas kafa salladı, "Evet Alp, sendeyiz." dedi düşüncelere dalan Alp'e.
"Söyleyeceğim." dedi Alp birden düşüncelerden sıyrılıp, "Ama şimdi değil." Barlas ve Ecrin hakarete uğramış gibi kaşlarını çattı, "Bakmayın öyle, söyleyeceğim şey moralinizi bozabilir, moral bozukluğu isteyebileceğimiz son şey şu an, hele bir şunun da sonuna varalım, açıklarım, Barlas'ın merdiven boşluğuna düşüşüyle alakalı ama şimdilik bunu bilin yeter."
"Hayır yetmez!" diye kızdı Barlas, "Bize kelime oyunu yapma!"
"Kapılar'ı açacak mısın artık?" dedi Alp umursamaz, net bir tavırla.
"Bak ya!" dedi Barlas, "İyi!"
"Alp bizim kötülüğümüzü düşünmez Barlas." dedi Ecrin yine arabulucu olup.
"Mevzu o değil, belki bu bir ipucu açığa çıkartacak, birbirimizle öğrendiğimiz, farkına vardığımız şeyleri paylaşmazsak nasıl nihayete erebiliriz?"
"Bu öyle bir şey değil Barlas." dedi Alp.
"Bunu söylemeden bilemezsin!" dedi Barlas.
"Söylemiyorum kardeşim! Allah allah!" dedi Alp, Barlas'ın gözü seğirmeye başlayınca ses tonunu düşürüp daha uysal ekledi, "Bana güvenin tamam mı..."
"Hadi Barlas, işimize dönelim." dedi Ecrin, Alp'e kafa sallayıp.
Barlas durdu, durdu, arkasını dönüp Kapılar'a baktı, içinden hiç geçmiyordu bir şey söylemek, derken Kapılar açılıverdi, arkasına döndüğünde Alp'in gözlerinin parladığını görüp şaşırdı, "İçinde artık bir şey yok ya, sıradan bir açma büyüsü yeterli oldu, gidelim." dedi Alp ciddiyetle.
Karanlık Mağaralar'a girdiklerinde, Barlas'ın kulakları yine çığlıklar ve kükremelerle dolmuştu; hayalinde Peter ve yoldaşlarının bu mağaralara yaptığı yolculuğu ve bu taş yollarda yaşadıklarını canlandırmadan edemiyordu. Çok karanlıktı ve aslında yalnız değiller gibiydi... "Kolye nerede Alp?" dedi Barlas.
"N'apacaksın?" diye sordu Alp uysal bir sesle.
"Karanlığın Gözyaşları da o kolyenin içinde..." dedi Barlas, "Oysa dışarıya çıksalardı burada bize yardımcı olabilirlerdi..."
"Gözyaşları'nı kutuya kapattın, yetmedi kolye yaptın ve şimdi kolyeden çıkarlarsa sana yardım edeceklerini mi düşünüyorsun?" dedi Alp tebessümle, Barlas sinirle ona bakınca ekledi, "İhanet ettik... Hapsettik onları, kabul edelim."
"Serbest bırakmamak için bir neden değil bu," dedi Barlas, "Yapalım-"
"Neyi yapalım?" diye kesti Ecrin aniden, "Olmaz." Alp ve Barlas garip bakınca açıkladı, "Durup dururken bize saldırmaları muhtemel kutsal şeyleri açığa çıkarmanın bir anlamı yok şu an, zamanı gelir..."
"İyisi mi, Kolye bende kalmaya devam etsin..." diye üç nokta koyup gözlerini parlattı Alp, Mağaralar'ın içinde can çekişen loş ışıklar kırıldığında çok az ve kısa süreli de olsa etraf aydınlandı. Bu ani aydınlanma yalnız olmadıklarını büsbütün ortaya çıkardı, irili ufaklı ruhlar, görüldüklerini anlayıp köşe bucak kaçışarak gürültü kopardı. "Ne-? Nereye-?" dedi Alp şaşkınlıkla.
"Takip edelim." dedi Barlas hızla.
"Neyini takip edeceksin?" dedi Alp durdurup, "Şeytani Ruhlar az evvel bizden kaçtı! Ne demek bu?"
"Kaçma sırası artık onlarda demek!" dedi Ecrin, "Bizim kaçtığımız yeter, baş edilemez olduğumuzu anladılar sonunda." Barlas ve Alp sessiz kaldı. "Karanlığın Gözyaşları'nı bulduğumuz yere gidelim," dedi Ecrin, "bence orada ipucu bulabiliriz."
"Orada hiçbir şey yoktu diye hatırlıyorum." dedi Barlas.
"Vardı, hatta hoşuma gitmişti." dedi Ecrin gizemle, "Sadece Gözyaşları'ndan etkilenmemiştim."
"İyi, bir şeyin bize zarar vereceği yok zaten." dedi Alp, "Olmadı tüm oyukları tek tek dolaşırız, önce oraya bakalım."
"Işık gerekecek." dedi Barlas omuz silkip.
"Örüyorum." dedi Alp yürümeye başlayıp.
"Şu büyü örme işini bir ara detaylı anlatsana sen bana." dedi Barlas yürümeyi sürdürürlerken, "Çok bahsi geçmeye başladı, iş görür olduğu belli."
"Uslu durursan neden olmasın?" dedi Alp iç içten gülüp. Barlas buna karşın gıcık olmuş gibi bir tebessümle Ecrin'e baktı, Ecrin de gülüyordu.
Gözyaşı Oyukları'na vardıklarında, Alp Ecrin'e döndü, "Ördüğüm büyü sadece bir anlık ışık verebilecek, yani eğer zamanı yavaşlatırsan-"
"Yine mi?" diye memnunsuzca iç çekti Ecrin.
"Kaç defa daha söyleyeceğim Alp, gözünden büyü yapıp eline akıtıyordun! Sen öğretmiştin bana bunu diyorum!"
"Ha-" dedi Alp kafasını kaşıyıp, "İlginç bir şeydi o, tamam, yapar mısın?"
Barlas tek kelime dahi etmeden yaptı, bu sefer başlarına bir şey gelmemişti, Alp Barlas'ın gözlerinden işaret parmağına akan ışığı hayranlıkla izlerken, Ecrin son derece derin gözüken su birikintisini işaret etti, ardından göğü andırır puslu mavi-mor karışımı tavanı, sağ cenahtaki çöl kumlarını ve sol cenahtaki minik mi minik ağaçları... Barlas, daha önce nasıl oldu da bu detayları göremedi bilmiyordu ama çoktan fikir yürütmüştü... "Kaç Şeytan'ımız var?" dedi hararetle, "Tılsım Yoldaşlığı safsataydı nasılsa değil mi, yani On Şeytan falan yok?"
"Düşünüyorum." dedi Ecrin jeton düşer gibi, geçen yıl lanetin etkisindeyken Dalay'ın verdiği Mühürlü Kat anahtarlarını düşünüyordu, "Çok yüksek ihtimal beş tane!" diye atıldı, "Kat'ta diğer odalar başka şeylere ait." Alp, Barlas ve Ecrin adına zaman zaman duyduğu o şaşkınlığı yineledi, zekâları nasıl da parlıyordu bazen! Başta idrak edemese de şimdi oturtuyordu, güzel beyin fırtınası yapıyorlardı. "Bunlardan biri Katarin'in Perisi Aminta." dedi Ecrin yeni bir heyecanla, "Oktar kendi ağzıyla, onun burada olması gerektiğini söylemişti."
"Dediğim gibi, o peri kayıp." dedi Alp, "Onu kullanarak diğer Şeytanlar'a ulaşmayı mı düşünüyorsunuz?"
"Gerek yok ki," dedi Barlas, "diğer dördünün nerelerde olduğu belli... Biri suda, biri havada, biri ormanda, biri de çölde..." Alp, Barlas böyle söyleyince yeni bir şaşkınlıkla Ecrin'in az önce işaret ettiği yerlere baktı, harbiden doğru olabilirdi! Böyle saçma bir ortam olamayacağına göre, belli ki bir temsildi bu! "Asıl soru şu, peri buradan çıkabilmişken, diğer şeytanlar neden çıkamadı?"
"Burada mikrofonu ben almak istiyorum." dedi Alp keyifle, boğazını temizledi, Barlas ve Ecrin, Alp'in bu muzipliğine tebessüm etti, "Denge sorunsalı! Şeytanlar iyi ve kötü dengesini kurmak için vardı, tıpkı Onlar gibi ama Prens onları kendine çekip bir takım şeyler vaat ederek kötü tarafa eğilimli hale getirdi. Bu Mağaralar'ı hapis yapan, Kapılar'ı kapalı tutan efsunun içinde de dengeden şaşanları alıkoyan bir malzeme var! Çok iyi ya da çok kötüyseniz, burada hapis kalmaya devam edersiniz ama dengedeyseniz yolunuz açık! Katarin'in Perisi dengeyi şaşırmayan tek şeytandı ve bu yüzden buradan çıkabildi!" Alp'in bu uçuk fikri hem alay edilebilir hem de hayran kalınabilir düzeydeydi, yani dengede! Barlas ve Ecrin muzipliğe katılıp hafiften alkış tuttu, Alp kafasını eğip selamladı, "Teveccühüz." dedi ve hızla ciddileşti, "Öyleyse? Nerelere?"
"Çöl'ün, Vahşi Çöl olduğu kesin..." dedi Ecrin, "Diğerleri şaibeli. Fikir yürütebilecek ya da dosdoğru adres verebilecek kişilerden yardım alsak çok iyi olurdu, Şeytanlar uzun yıllardır var, mesken tutacakları yerler Şeytanlar'ı iyi tanıyan birileri tarafından tahmin edilebilir bence."
"Peter olsa anlardı..." dedi Alp.
"Kehanet Hanedanlığı'na gidelim." dedi Barlas, "Hem yakınlarımızı görürüz hem de bize yardım edebilecek birileri var mı bir bakarız. Sıkıntı olmadıkça neyin peşinde olduğumuzu gizleme oyununa devam," Alp'e baktı, "ne de olsa bu üçümüzün ortak oyunu..." Alp ve Ecrin kafasını aşağı yukarı salladı.
Mağaralar'dan çıkarken, oyukların gerçekten de çeşit çeşit atmosferle kaplı olduğuna dikkat ettiler, Şeytanlar'ın foyasını ortaya çıkardıklarına emindiler. Kapılar'a varıp, kapanış merasimi ardından Hanedanlık'a ışınlandıklarında, Araf Kapıları ikinci kez, fark edemedikleri bir incelikle çatlamıştı...

Lütfedilmiş ( GDS )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin