Kageyama, diğer insanların hayatlarını önemseyecek türde bir insan değildi. En azından, maçlarını etkileyecek kadar değildi. Ama bu... Bu onu kızdırmıştı. Hinata, o aptal, spor salonuna seyirci getirmişti. Her ne kadar küçük bir şey olsa da, maçlarını etkilemiyor olsa da, bu Kageyama'yı gerçekten kızdırmıştı.
O iki aptal kız, Nishinoya ve Tanaka'nın onlarla flörtleşmesine rağmen (onlara göre flörtleşmek, Kageyama'ya göre ise taciz etmekti) orada oturmuş, bu duruma bile katlanıyorlardı. Kageyama bir seyirci ile baş edebilirdi, bunda bir sorun yoktu. Ama, onların Hinata'ya tezahürat yapmasından* ve kendi takım arkadaşını tebrik etmeden* önce diğerlerinin buna burnunu sokmasından nefret ediyordu.
-
[Ç.N.: cheer on - yüreklendirmek, cesaret vermek, tezahürat yapmak gibi anlamlara gelir. sayı aldıktan sonra takım arkadaşının verdiği destek anlamında kullanılmış.]Yeteneği ile her zaman iltifatlar almasını sağladığı ve Hinata'yı parlatan bu ilgiden memnundu ama bu... AH! Kageyama bunun neden ya da nasıl kendisini rahatsız ettiğini dâhi açıklayamıyordu, sadece etmişti işte!
"Shoyooo! Harika bir pastı!" dedi 1. kız, elini yumruk yapıp baş parmağını havaya kaldırırken. Hinata mükemmel bir şekilde o 'korkutucu' hızlı atağı yaptıktan sonra, ayaklarını yere indiriyordu bu sırada.
Kageyama, hiçbir şey söylemeden dişlerini gıcırdattı. En çok 1. kız onu rahatsız ediyordu. O kız çok... arkadaş canlısı, konuşkan ve destekleyiciydi. Hinata ve o iyi anlaşıyorlardı. Hatta Hinata, onu takıma bile tanıtmıştı ama Kageyama, adını önemsemiyordu ve hatırlamıyordu da.
Hinata, parıldayan bilindik sırıtışıyla kenarda oturan kıza bir baş parmak yolladı.*
-
[Ç.N.: biliyorsunuzdur ama betimleyemedim.. bu işaret 👍🏻]Maç devam ediyordu ve Kageyama, küçük ziyaretçilerini neredeyse unutmuştu. Sonradan kızların dik dik baktıklarını fark etti. 1. kız Hinata'ya odaklanmıştı, gözleri onun ataklarını ve hareketlerini takip ediyordu. 2. kız da bakıyordu ama bu bakış farklı bir bakıştı. "O harika" bakışı değildi de, daha çok sanki Hinata hakkında bir şeyleri çözmek istercesine atılan şaşkın bir bakıştı.
Kageyama, kendisine doğru gelen topu öfkeyle pasladı. Her nasılsa odaklanmamıştı ve topun tavana çarpma sesini duyana kadar neler olduğunu anlayamamıştı. Yukarıya baktı ve hızlıca yana çekildi.
Ama yeterince hızlı değildi.
Top dönerek düştü ve Kageyama yukarıya baktığı için, tam da yüzünün ortasına vurdu. Burnunda inanılmaz bir acı hissetti ve yere yığıldı.
Burnunu kontrol etti ve ne şanslı ki, kan yoktu ama başını yere vurduğundan dolayı kafasında bir ağrı vardı. Hinata da fazlasıyla düşüyordu ve Kageyama'nın düşüşü, bunun ötesindeydi. Düşüşler kesinlikle kısa boylu çocuğun beyin hücre miktarını etkiliyordu, buna emindi.
Kageyama'nın bir sonraki fark ettiği şey gülüşmeler ve daha fazlasıydı. Acıyla inleyerek herkesin gülüşmesini görebilmek için oturur pozisyona geçti. Bazıları bundan da fazlaydı. Hinata, Nishinoya onun etrafını çevreleyip gözlerini silerken histerik bir gülüş atıyordu.*
-
[Ç.N.: acılı bir gülüş demekmiş sanırım ben de tam emin değilim.]Sugawara onun önündeydi. Elini Kageyama'yı kaldırmak için uzatmış, ona iyi olup olmadığını sormuştu. Yüzünde ve gözlerinde endişeli bir ifade olmasına karşın dudakları eğlenmişçesine hafifçe yukarı kıvrılmıştı. Hayır, dedi Kageyama içinden. Bu eğlenmişçesine bir tepki değildi. Bu sadece Suga'nın normal, endişeli ve kardeşçe gülümsemesiydi.
Yine de, Kageyama kendisine uzatılan eli tutmadan ayağa kalktı ve Suga'nın sorusuna bir "İyiyim." fırlattı.
Büyük olan çocuk kırılmış görünmüyordu, sadece gülümsedi ve kafasını salladı. Sonrasında Kageyama, sahanın öbür tarafını merak etmişti, kendi yerine dönerken. O sırada üçe üç maç yapıyorlardı. Kageyama, Hinata ve Tanaka bir takımda; Sawamura, Sugawara ve Azumane diğer takımdaydı. Diğerleri kendi kendilerine antrenman yapıyorlardı.
Hinata, Tanaka, Noya ve o lanet kızların gülüşmeleri bitmeyince Sawamura, korkunç sesiyle onlara susmaları için bağırmıştı. Ardından hemen hepsi sessizleşmişti ve oyun devam etmişti.
Her şey yeniden iyidi, öyle görünüyordu.
Şimdilik Kageyama, kızların bakışlarını önemsemiyordu. Her şeyden sonra bu, kızların izlemeye geldikleri üçüncü antrenmandı. Buradan çıkarabileceği tek bir sonuç vardı.
Kızları buraya, o aptal Hinata getiriyordu...
Gerçekten, o kızlar hâlâ Sawamura tarafından gönderilmedikleri için şanslıydılar. Kageyama'nın, Sawamura'nın onları göndermemesi ile ilgili bir teorisi vardı. Çünkü onların burada olması Hinata, Tanaka ve Nishinoya'ya daha çok çalışmak için bir neden veriyordu.
"Aptal." diye mırıldandı Kageyama, çantasını sırtına alırken.
Antrenman sona ermişti ve o kızlardan uzaklaşabilmek için ileriye bakınıyordu.
Kageyama, turuncu saçlı çocuk merdivenlerden sıçrayıp yanında durana kadar Hinata'yı beklediğini fark etmemişti.
"Kageyama! Bekledin mi- bekle... Bana bağırmayacaksın, değil mi?" Hinata'nın yüzünde, korku ve eğlence arasındaki bir duyguyla verilmiş bir tepki oluşmuştu.
"Hayır, Aptal!" dedi Kageyama hırlayarak ve Hinata ona yaklaşırken. "Biz normalde beraber yürüyoruz ya."
"Oh!" Hinata'nın gözleri, ilk defa çoğu kez eve birlikte yürüdüklerini fark ediyormuşçasına parlıyordu.
Aptal...
"Shoyo!" 1. kız spor salonundan çıkmış, 2. kız onu takip ederken merdivenlerden iniyordu. Kaşlarını çatmıştı ve somurtuyordu. "Bensiz gittiğini düşünmüştüm-" Diğer kıza bir bakış attı. "Ahh yani, bizsiz!"
Kageyama da kaşlarını çattı. Neden gitmesindi ki? Antrenman bittikten ve Hinata diğerlerine "Görüşürüz." dedikten sonra, o kızlara bunu söylemesine gerek yoktu. Onlara "Görüşürüz." demek zorunda bile değildi.
Sanki onsuz spor salonundan çıkarak yanlış bir şey yapmış gibi davranan kıza şaşkın şaşkın baktı Hinata.
"Bu akşam bize uğramalısın, annem--"
"Hah!" Hinata kafasını arkaya doğru attı ve bir elini Kageyama'nın koluna koydu. "Üzgünüm Miko! Kageyama ve benim planlarımız var! Acele etmeliyiz! Üzgünüm! Görüşürüz Sayuri! Görüşürüz Miko!"
Kageyama'nın karşı çıkmasına izin vermeden elini Kageyama'nın koluna doladı ve kızların bakış açısından çıkmak için bisikletiyle onu dışarı doğru sürükledi.
"Bu da neydi, aptal?!" Kageyama, Hinata kendi bisikletinin kilidini açarken nefes nefese ona tıslıyordu.
Aslında Hinata, o kız ve ailesiyle yemeğe gitmediği için memnundu. Neden memnun olduğunu bilmiyordu... ama öyleydi. Muhtemelen sadece antrenmandan sonra eve birlikte gitmeleri bir rutin olduğu için, diye düşündü Kageyama.
"Bir şeyler söylemek zorundaydım. Ayrıca ben-" Hinata büyük bir esneme bıraktı havaya. "gerçekten çok yorgunum, uyumak istiyorum."
Kageyama konuyu kapatmıştı ve yürümeye başlamışlardı. Hinata'nın o kızı nereden tanıdığı ya da neden ona "Shoyo" demesine izin verdiği hakkında konuşmak istemiyordu.
Başkalarının hayatını önemsemiyordu, gerçekten önemsemezdi de. Yine de o bakışlar, kesinlikle onu kızdırıyordu ve onun Hinata'yı övmesine müsaade etmiyordu bunlar. Bu övgü işinde çok yeniydi ve pratik yapması gerekiyordu.
"Y-Yüzün ve başın hâlâ acıyor mu?" diye aniden sordu Hinata, Kageyama'ya ufak bir bakış atarken.
Bu kekeleyiş karşısında gözlerini devirdi Kageyama. "Bana yeniden gülecek misin geri zekalı?"
Hinata kafasını sağa sola salladı ve Kageyama'dan korkmuşçasına geriye çekildi. "H-hayır! Sadece yüzünün nasıl olduğunu sordum!"
Kageyama iç çekti. "Aptal."
---------------------
ilk bölüm bu kadardı. bazı yerleri çevirirken zorlandım umarım anlamında değişiklik olmamıştır. hikâye bana biraz sıkıcı gibi gelmişti ama türkçe olunca nasıl olacak bakalım 🤧 normali iki buçuk milyon okunan kitap sarıyordur bence ya. yine de emin olamadım, çok talep olursa devam ederim çevirmeye ama okunmazsa kaldırırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...