Hinata'nın sözlerinin Kageyama'nın aklına takılması uzun sürmemişti.
Kızlardan mı hoşlanıyorsun yoksa erkeklerden mi, Kageyama?
Kim böyle bir soru sorardı? Ayrıca neden o, bunu bu kadar önemsiyordu ki?
Hangi cinsiyetten hoşlandığı önemli değildi, Kageyama bunda karar kılmıştı. Kızlar, erkekler, ikisi de. Kime neydi? Eğer sürekli bu konu hakkında düşünürse stres olabilir, yönelim krizi ya da ona benzer bir şeyler geçirebilirdi. Bunun üstünde durmamaya karar verdi... ama Hinata'nın sorusunun cevabını da fazlasıyla merak ediyordu.
O haftanın geri kalanında Kageyama, Hinata'yla olabildiğince az konuşmuştu. Gerçi yine de Hinata, en çok konuştuğu kişi sayılıyordu. O çılgın turuncu saçlı çocuk Kageyama'nın düşünceli bir hâlde olduğunu anlamış olacaktı, çünkü normalden daha sessiz görünüyordu. Tabii, Kageyama yanılıyor ve o aptal sadece kendi aptalca şeylerini düşünüyor da olabilirdi.
Onların bu sessizliğini değiştiren şey ise Cuma günüydü.
Kageyama annesinin sesini duyduğunda ayakkabısı giymeye hazırlanıyordu.
"Tobio!"
"Hm?" Kageyama ona döndü. "Efendim, anne?"
Kadın gülümseyip oğlunun omzuna hafifçe vurdu. "Antrenmandan sonra direkt eve gelmeyi unutma. Tatil için büyükannene gideceğiz. Oh, ayrıca babanın bir arkadaş getirebileceğini söylediğini de unutma. Hâlâ Hinata'ya sormadın mı?"
Kageyama gözlerini kırpıştırdı. "Hinata...?"
"Yani, soracaksın, öyle değil mi? O senin en yakın arkadaşın, Tobio. Onu bizden saklamayı bırakmalısın. Davet et onu. Ve önceden bana haber ver, tamam mı?"
"Uh.. Tamam."
"Okulda gününü iyi geçir, Tobio!" İçeri gitmeden önce oğlunun saçlarının arasına bir öpücük kondurdu Bayan Kageyama.
Kageyama birkaç saniye olduğu yerde durdu, az önce annesinin içeri girdiği dış kapının yoluna göz gezdirdi. Hinata'ya, büyükannesine üç günlük (iki gecelik) bir geziye gitmeyi teklif etmek? Aralarındaki bu büyük gerginlik olmasa bile, Kageyama parçalanabilirdi.*
-
[Ç.N.: "he would be torn" yazmış, muhtemelen aralarının daha çok açılmasından dolayı duyacağı üzüntüden bahsediyor.]Hinata bir aptaldı ve Kageyama onun, asla kendisinin arkadaşı olmasına izin vermeyecekti. Kimseye vermeyecekti. Her şeyden sonra, takımda beraber çalıştıklarından dolayı annesinin onları arkadaş sanması onun suçu değildi.
Bu demek oluyordu ki... birkaç gün boyunca o kızların ya da takım arkadaşlarının araya girmediği konuşmalar yapabilirlerdi, ve belki, sadece belki, Hinata'ya yönelimini bulmak için bir çözümü olup olmadığını sorabilirdi... Bu olaylar Kageyama'yı, o aptalı büyükannesinin yazlığına çağırma fikrine yeterince ikna etmişti.
Bir iç çektikten sonra okula doğru yola çıktı Kageyama. Yolda yavaşça koşuyor, sanki bedenini ve aklını bir süre de olsa Hinata'dan farklı bir şeye odaklamaya çalışıyordu.
Nefes, al, ver. Sol ayak, sağ ayak. Al, ver.
Eğer ona bunu sorarsa, Hinata kabul eder miydi...?
Nefes. Al, ver. Sol ayak, sağ ayak. Al, ver.
Kageyama öyle olacağını düşünüyordu.
Nefes. Al, ve-
"Lanet olsun! Neden o aptal hakkında düşünmeyi bırakamıyorum?!" diye bağırdı Kageyama, yol kenarındaki bir çöp tenekesini tekmelerken.
Bir anda haykırarak ne yaptığını fark etti, etrafına bakındı Kageyama. Kimsenin bulunmamasına şükrettikten sonra rahat bir nefes aldı ve yeniden yavaş koşusuna döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...