Kageyama, Sayuri ile Hinata'yı 'kaçırma' planını tamamladıktan sonra onu evine bıraktı. Tuzak kurmaları, planladıkları şeyin daha iyi bir hâli olabilirdi ama Hinata'nın 1. kızla beraber olmasından dolayı kaçırma fikri, onunla uygun şekilde konuşmaktan daha iyi gibi görünüyordu. Sayuri ona, bunlar başladığından beri sürekli o rahatsız edici kızla beraber olduğundan bahsetmeliydi.* Etrafta kimse yokken ve kavga etmiyorlarken bile Hinata'yla konuşmak yeterince zordu Kageyama için, yani bu zor olacaktı. Çok, çok zor olacaktı hem de.
-
[Ç.N.: farkına vardırtmak anlamında kullanılmış, ben belirtmek yazdım.]Eğer kendisiyle konuşmayacaksa bile umuyordu ki en azından Sayuri ile konuşurdu. Kageyama ne beklentisi içindeydi emin değildi. Belli olan tek şey -eğer belliyse tabii- Hinata'nın ne hissettiğini çözene kadar kafayı yediği ama Kageyama'nın ne olursa olsun onu üstelemeyeceğiydi. Onun da kendisinden hoşlandığını varsaymıştı aslında ve bu varsayımın onları getirdiği yer buydu işte.
Hinata'yla ilgili gerçek olan bir şey varsa o da aptal olduğuydu. Aklından kim bilir neler geçiyordu ve gerçekten, insanların anlayabileceğinden de öte bir sebeple, aklından geçenler mantıklı olabilir miydi? Davranışlarının arkasındaki sebep muhtemelen aptalcaydı.
Kageyama, Hinata'nın 1. kızı "çıkmak" ya da kızları mı yoksa erkekleri mi yoksa ikisini de mi sevip sevmediğini öğrenmek için kullanıp kullanmamasında bir mantık göremiyordu. Birçok kızdan ilgi alıyordu ama uzun boylunun sürekli söylediği gibi Hinata tamamen, su katılmadık bir aptaldı. Muhtemelen o, tüm bu kızların ondan hoşlandığından bihaberdi. Onu aşk mektuplarıyla boğup öldürmelerine rağmen hâlâ anlamamıştı.
İç çekip evine girdi Kageyama, annesiyle karşı karşıya gelmişti. Kısa bir süreliğine panikledi ve geç kaldığını düşündü ama sonradan, kadının yüzündeki gülümsemeyi fark etti. Annesi ona karşı tamamen sinirli olmuyordu, gerçi ondan gördüğü en fazla şey sinirdi, yine de annesinin sinirli hâlinden korkmuyor değildi. Babasına göre bu, oldukça korkunç bir deneyimdi. Kageyama'nın, istediğinde annesinin korkutucu olabileceğine karşı hiç şüphesi yoktu.
"Artık daha çok arkadaşın olduğu için mutluyum, Tobio." dedi yürürken, gelip oğlunun anlına bir öpücük bıraktı. Kageyama eğilip bir süreliğine de olsa kendisinin, tüm stresini unutmasına izin verdi. "Şimdi, bana Hinata-kun ile neler olduğunu anlat."
"Ha?" dedi Kageyama, kaşlarını çatıp gerilerken. "Bir şey olduğu yok anne!" diye inkâr etti sonra da, çok hızlı inkâr etti hem de.
Annesi ona bir bakış attı. Anne bakışıydı bu, 'Gerçekten bana yalan söylemeye mi çalışıyorsun?' bakışıydı. Kageyama'nın hem nefret ettiği hem de sevdiği bir bakıştı. Bunun anlamı, burnunu sokmaması gereken bir yerlere soktuğu ama aynı zamanda dinlemek ve güven vermek için burada olduğuydu.
İç çekip homurdandı Kageyama. "Bir şeylerin yanlış olduğunu nasıl anlayabiliyorsun?"
"Gelen tatlı kız seninle, Hinata-kun hakkında konuşmak istediğini söylemişti." Sorusunu sormadan önce ciddi bir bakış attı kadın, sesindeki endişe belli oluyordu. "Hinata-kun'la ilişkinizde problemleriniz mi var?"
Kageyama'nın nefesi kesildi bir an, uzaklaştı. "Anne! Biz çıkmıyoruz!"
Annesi, buna inanmadığını belli edercesine el salladı. "Kesinlikle çıkıyorsunuz, Tobio. Üzgünüm ama sizin yaşınızda ve sadece arkadaş olan iki çocuk, sizi bulduğum şekilde birbirlerinin üstüne uzanmaz-"
"An-"
"Ve ayrıca, birbirlerine voleybol topu almazlar." diye ekledi annesi. Kesilmiş sözünün üstüne oğlunun sözünü de sırıtarak kesmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...