Sahanın arkasına yürümek biraz garip hissettirmişti. Kageyama ne yapacağını ya da ne söyleyeceğini bilemiyordu. Hinata sadece oturup yemek yemeye mi gelmişti yoksa diğer çiftlerin burada yaptığı şeyleri yapmayı mı planlamıştı?
Hafifçe gülümsedi. Diğer çiftler... Çünkü onlar da bir çiftti artık. Bunu düşündüğü her seferinde kendini (mutluluktan) sersemlemiş hissediyordu.
İlk oturan Hinata'ydı, yumuşak çimlere yerleşip yemeğini çantasından çıkardı. Kageyama da onun yanına oturmuştu ama çok yakın olmamaya dikkat etmişti. Hâlâ Hinata'nın, ilişkilerini dışarda belli etmelerine karşı fikrinin ne olduğundan emin değildi.
Kendi yemeğini çıkarıp sessizce yemeye başladı. İkili, sürekli birbirlerine bakıyor ama biri diğerinin de kendisine baktığını fark ettiğinde gözlerini kaçırıyordu.
Yemekleri uzun sürmedi, hiç uzun sürmezdi zaten.
Etrafı toparlarken gözleri bir süreliğine kesişmişti. Kageyama panikleyip başka yöne bakmakla onu izlemek arasında bir seçim yapamamış, bu yüzden garip bir şekilde bakmaya devam etmişti. Hinata bu hareketine karşı kızarmış ama başka yöne de bakmamıştı.
Kageyama, filmlerde ya da animelerde insanların nasıl arkadaşlıktan sevgililiğe bu kadar kolay geçtiklerini anlayamıyordu. Sürekli beraber olabilirlerdi ama diğer kişinin kendisi hakkında hisleri olmasını yeni yeni fark ediyorlardı. Bir anda bir ilişkiye atlamak kolay değildi. Yani, en azından bazıları için...
Kageyama emindi ki onların ilişkileri biraz yavaş ilerleyecekti ama bunun hakkında tereddüt etmiyordu. İşleri hızlı götürüp aralarını bozma riskini almaktansa birbirlerinin yanında rahat olup yavaş yavaş gitmeyi tercih ederdi.
Sonuçta Kageyama, Hinata hakkında ne hissettiğini biliyordu ve bu işin böyle devam etmesini istiyordu.
Hinata'ya daha da yaklaşmak için yanına kaydı. Kısa boylu çocuğun yanakları tamamen kızarmıştı ama gözlerini Kageyama'dan çekmiyordu.
"Seni öpeceğim.. E-Eğer sorun değilse tabii." diye mırıldandı Kageyama.
Hinata gülüp kafasını olumlu olarak salladığında içindeki endişelerin çoğu eriyip gitmişti. Onun gülüşü her insanın içini rahatlatırdı. Her zaman bir güneş gibi parlak ve dürüsttü.
Kageyama da ona minik bir gülümseme verdi. Hinata'nın kendisine, gülüşünün ürkütücü olduğu söylediği zamandan bu yana fazlasıyla zaman geçmişti ve bu yüzden, bunu kabul etmiyordu gerçi, ayna karşısında gülümsemesine çalışmak zorunda kalmıştı. Sonrasında, büyükannelerinde, Hinata ona daha fazla gülümsemesi gerektiğini söylemiş ve o da bunu aklında tutmuştu. Eğer Hinata gülüşünü seviyorsa daha fazla gülümsemek için elinden geleni yapacaktı. Ürkütücü olmayan şekilde hem de.
Kageyama düşüncelerini bir süreliğine uzaklaştırıp yeniden Hinata'ya odaklandı. İkisi de aynı anda eğildi ve Kageyama'nın gözleri yavaşça kapanırken dudakları buluştu.
Daha önce öpüşmelerine rağmen bu biraz amatörceydi. İkisi de gergindi. Kageyama emindi ki elleri, Hinata'yı daha yakın tutmak için onu belinden çekerken titriyordu.
Hinata da titriyordu ve Kageyama, bunun heyecandan dolayı olduğunu biliyordu. Hava soğuk değildi yani bu titreme, öpücükten dolayı olmalıydı.
Kageyama dudaklarını nazikçe ayırdı, bunu olduğunda daha basit şekilde yapmak istiyordu. Tamamen aşk içeriyor olsa bile...
Hinata'nın dudakları, mağarada olduğundan daha yumuşaktı. Orası soğuk olduğundan dudakları biraz çatlamıştı. Kageyama'nın şikayet edeceğinden değildi tabii ama şu an... Şu an dudakları inanılmaz derecede yumuşaktı ve her zamankinden daha iyi hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...