not: his boyfriend (erkek arkadaşı) yerine "sevgilisi" yazdım ehe, böyle karışıklık olmaz hem 😌
-
Kageyama eve geç dönmüştü ama annesi, yüzündeki minik gülümsemeyi gördüğünde saatle ilgili hiçbir şey söylemedi ve ilerleyip oğluna sarıldı."Öyleyse Hinata ile işler iyi gitti."
Kadının, bugün Hinata'ya sorduğu şeyi bilmesinden dolayı hiç rahatsız olmadı Kageyama, sadece başını salladı. Her şey mükemmel geçmişti.
Öpüşmüşler, Hinata'nın yeni voleybol topuyla antrenman yapmışlar, biraz daha öpüşmüşler ve biraz daha antrenman yapıp bu döngüyü, iyice geç olduğunu fark edene kadar devam ettirmişlerdi. Olabildiğince hızlı şekilde evlerine dağılmadan önce kısa bir öpücük vermişlerdi birbirlerine.
Belki de bazı insanlar bunun mükemmel olmadığını düşünebilirdi. Belki de zamanlarını; öpüşerek, sarılarak ya da birbirlerine yakın davranarak geçirmeleri gerektiğine inanıyorlardı. Tüm bunlara voleybolu karıştırmak ikisi için harika bir olaydı ve Kageyama, daha çok böyle akşamlar yaşamalarını umuyordu. Gerçi, zamanlarını daha iyi kullansalar iyi olurdu.
Kageyama, Hinata'nın başını belaya sokmamasını umuyordu. Ailesinin nasıl insanlar olduğunundan tam olarak emin olmasa da çoğunlukla antrenman bahanesinin arkasına sığındıkları için kızmayacaklarını düşünüyordu. Sonuçta ailesi kızacak olsaydı Hinata, kendisine daha geç saate kalmasını söyleyecek kadar aptal biri değildi.
"Hinata'yı bir daha ne zaman göreceğim?" diye sordu annesi aniden.
Kageyama gözlerini kırpıştırıp karşısındaki kadına baktı, kaşlarını çattı. "Ne?"
"Onu ne zaman akşam yemeğine getireceksin?" diye sordu bu sefer de, yüzünde onun bu kadar şaşırmamasını söyleyen bir ifade vardı. Sanki Hinata'yı akşam yemeğine getireceği çok açık bir şeymiş gibi davranıyordu.
"Getirmeyeceğim. En azından, henüz değil."
Annesi dediklerine karşı surat astı ve bu sırada Kageyama, sanki şeker yemesine izin verilmeyen bir çocuk gibi ayağını yere vurup duran kadının durması gerektiği konusunu düşünüyordu. "Onun bir gün akşam yemeğine gelmesini istiyorum."
Kageyama iç çekip ona istediği şeyi vermesi gerektiğine karar verdi, böylece yatmaya gidebilirdi. "Tamam, anne. Birkaç hafta içinde ya da yakın bir zamanda soracağım. Bize ayarlamak için... biraz zaman ver."
Aniden ne hakkında konuştuğunu fark eden Kageyama, yüzüne yayılan kızarıklığa engel olamadı. Bu utanç vericiydi. Hinata'nın sevgilisi olmasına henüz alışamamışken böyle bir muhabbetin içinde olmak...
Kadın gülümseyip oğlunun anlından öptü. "Seninle gurur duyuyorum, Tobio. Şimdi gidip yat. Hazır olduğunda daha fazlasını konuşuruz."
Kageyama kafasını sallayıp annesinin yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra odasına çıktı, hâlâ utanıyordu.
Sırıtarak üstünü değiştirdi ve yatağına geçti. Örtüsünün altında kıvrılıp artık boş olan ve eskiden turuncu, beyaz ve altın renginde bir voleybol topunun bulunduğu köşeye bakıp gülümsedi. Şu an Hinata'nın odasının bir köşesinde durup durmadığını merak ediyordu. Belki de şu an yatağına uzanmış, kendisi gibi topa bakarak gülümsüyordu.
Bu düşünceyle beraber uyumak için döndü Kageyama. Sonradan karnı guruldayınca oflayarak kalktı ve bir şeyler yemek için mutfağa gitti.
Oraya ulaştığında masanın üstünde yiyecek şeyler hazır duruyordu ama annesi ortalarda görünmüyordu. Gülümseyerek masaya oturdu. Her ne kadar utansa da ona (annesine) sahip olduğu için şanslıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...