Hinata Sayuri'nin evine doğru koşmuştu; annesinin, kapıyı açınca orada nefesi kesilmek üzere olan bir çocuk gördüğünde ürkeceğini düşünmüştü ayrıca. Ama sonradan, her nasılsa, onu hatırlamış ve kolundan tutup içeri çekmişti.
"Oh, Hinata-kun! Uzun zaman oldu. Ortaokuldan beri çok büyümüşsün!"
Normalde Hinata, buna gülümseyip ortaokuldan beri büyümediğini bilse dâhi kendisine söylenilen sözlerle heyecanlanırdı. Öncelikli olarak Sayuri'nin annesini üzmemeye karar verdi, geri çekildi. Yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi.
"Sizi görmek ne güzel." dedi Hinata, daha sonra kenardan içeriyi görmeye çalıştı. "Sayuri evde mi?" diye sordu.
Kadın hızlıca kafasını sallayıp onu içeriye almak için bir adım geriledi. "Tabii ki. Yukarıda, odasında. Saat de geç oluyor bu yüzden aileni arayıp burada olduğunu haber vereceğim."
Hinata kafasını sallayıp yukarı çıkmadan önce kadına teşekkür edercesine bir gülümseme verdi.
Sayuri'nin odasının önünde durduğunda derin bir nefes aldı. Onunla çözmesi gereken problemleri vardı ve çoğu insan, muhtemelen önce Kageyama ile arasını düzeltmesini beklerdi ama Sayuri'nin daha da geç olmadan, kendisinin hâlâ onun arkadaşı olduğunu bilmesi gerekiyordu. Kageyama onun bir aptal olduğunu düşünüp bir sonraki gün hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabilirdi ama Sayuri'ye gelince işler öyle yürümüyordu... Hinata çoktan onun güvenini kaybetmiş olabilirdi ve Miko'nun Sayuri'ye o şekilde davranmasına izin verdikten sonra onu bu konuda suçlayamazdı.
Cesaretini topladıktan ve yüzleşme zamanının geldiğini anladıktan sonra karşısındaşi kapıyı tıklattı Hinata. Annesinin olanlardan haberdar olmamasından memnundu, eğer öyle olsaydı şu an buraya kadar gelmesi olanaksız olacaktı. Ayrıca Hinata, şu anki durumun Sayuri ile olan bağını kaybetmemiş olduğunun bir işareti olmasını umuyordu. Sayuri annesiyle yakındı ama annesine Hinata tarafından incitildiğini söylemesi demek, Hinata'nın ona elli metreden daha yakın şekilde yaklaşamaması demekti. Bu yüzden belki, sadece belki, Sayuri Hinata'nın kendisiyle konuşmasını istemiş olabilirdi.
Sayuri içeri gelmesini söylediğinde tereddüt etti. Ona kendisinin geldiğini söylemesi iyi bir karar mıydı?
Hinata kafasını sağa sola salladı. Hayır, ikisi de kapının aynı tarafındayken bu konuşmayı yaptığından emin olmalıydı.
Kapıyı aralayıp içeri girdi, arkasından kapattı. Sayuri yatağında oturmuş önündeki magazine bakıyordu. Kendisinin -ve Hinata'nın- resimlerinin bulunduğu son baskıydı bu. Direkt olarak karşıya bakmasa da oda sessizleşince ağzını bir şey söyleyecekmişçesine açıp kafasını kaldırdı, açıktı ki annesinin bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormaya hazırlanmıştı. Kapıda duran kişinin annesi olmadığını fark eder etmez hemen ağzını kapattı.
"Shoyo." dedi Sayuri, sesi sert çıkmıştı. Magazini yüzüne fazla yakın tuttuğundandı.
"Son haftalarda bir aptal gibi davrandığım için özür dilemeye geldim. Bir de seni incittiğim için, kötü bir arkadaş olduğum için..." diye açıkladı Hinata hızlıca, içine yayılan gerginliği hissedebiliyordu.
Sayuri her an onu kovup bir daha konuşmayabilirdi. Hinata böyle bir şeyin olmamasını umuyordu. Arkadaş olmaya devam etmek istiyordu.
Karşısındaki kız, bacak bacak üstüne attığı pozisyonunu hiç bozmamıştı. "Öyleyse her şeyi açıkla."
Hinata ensesini kaşıdı. "Şey, uh, ben... bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Sadece bir süre Kageyama'dan uzaklaşırsam ne istediğimi anlayacağımı düşündüm... Senin bu işe nasıl bulaştığından emin değilim. Miko'yla dolaşıyordum ve ben ne istediğimi çözemeden hem sen hem de Kageyama artık arkadaşım değildiniz. Ve sonra sanki ortaokul çocuğuymuşum gibi davranmaya başladım-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...