Kageyama, hiç bu kadar gergin olmamıştı. Yani, belki de daha önceki birkaç maçında olabilirdi ama bu farklıydı. O zamanki gerginlik, içinde heyecan da barındırıyordu ama bu... sadece gerginlikti.
Çok mantıksızdı. Bir parçası bunu biliyordu. Ailesi Hinata'yı şimdiden sevmişti ve çoktan, belli bir seviyede, yalnızca arkadaş olmadıklarını biliyorlardı. Korkacağı bir durum yoktu. Annesi, neredeyse onların düğünlerini hazırlayacaktı; yani Kageyama, neden Hinata'nın kendi ailesiyle akşam yemeği yemesinden bu kadar korkuyordu?
Ailesi ve sevgilisiyle yiyeceği bir akşam yemeğinden dolayı bu kadar gerildiği için kendi saçlarını yolmak istiyordu.
Endişesine rağmen Kageyama, o sözcüğü her düşündüğünde gülümsüyordu hâlâ. Sevgili. Hinata onun sevgilisiydi. İlişkilerini düşündüğünde gülümsemeyeceği bir gün yok gibi hissediyordu.
"Neye gülüyorsun, tuhaf çocuk?" Hinata, Kageyama'nın yatağında oturduğu sırada gülerek sordu.
Kageyama, kendisinin de böyle hissetmesini isteyecek kadar sakin görmüştü Hinata'yı. Neden endişeli değildi? Çünkü bir akşam yemeğine endişelenmek aptalca, diye düşündü Kageyama, ama bunu geçirmek için gereken şeyi biliyordu.
"Hiçbir şey." Omuzlarını silkip karşısındaki bedenin yanına geldi ve dudaklarına bir öpücük bıraktı.
"Hah?" Hinata'nın yüzü hafif kırmızıya dönmüş, ağzını elleriyle kapatmış, Kageyama'ya gözlerini genişleterek bakmaya başlamıştı. Bir öpücük beklemiyordu. Aksine, Kageyama'ya 'tuhaf' dediği için yumruk tarzı bir şey bekliyordu o an. "B-Bu ne içindi?!"
"Sadece sevgilimi öptüm." derken kıkırdadı Kageyama.
Hinata huysuzca bir nefes verip başını salladı. Yüzü hâlâ kızarmış hâldeydi. Bu, Kageyama'nın onu sürekli, sürekli ve sürekli öpmek istemesine sebep oluyordu.
Öyle de yaptı, eğilip nazikçe bir öpücük daha verdi sevgilisine.
"Kag-" Hinata karşı çıkmaya çalışsa da bir süre sonra rahatlayıp öpücüğe karşılık verdi, karşısındaki çocuğun elleri kendi boynuna çıkarken onu itmeye bile çalışmamıştı.
Kageyama hımlayıp Hinata'yı nazikçe geriye çekti, dizini onun iki bacağının arasına yerleştirdi. Bu sırada Hinata'ya öpücükler vermeye devam ediyordu ve bu öpücükler, yatağa uzandıkları sırada gitgide daha büyük, daha yumuşak olmaya başlıyordu.
"Kag... eyama.." İki öpücük arasında mırıldandı Hinata.
Kageyama konuşmakla pek ilgilenmiyordu ve o kendine karşı açık sözlüyse, Hinata da öyleydi.
-
[Ç.N.: cümleyi anlamlandıramadım, üzgünüm 😭✋🏻]Aynı zamanda, orada öpüşerek ve birbirlerinin saçları ile yüzlerini okşayarak geçirdikleri zamandan emin değillerdi. Birbirlerinin dudaklarını emme* ve birbirlerini öpme şekilleri, binlerce farklı şiirsel sözcükle tanımlanabilecek şekilde bedenlerini harekete geçiriyordu ama hâlâ tanımlanamazdı.
-
[Ç.N.: en yakın anlamı buydu..]Birkaç dakika -ya da saat miydi?- sonra, ikisi de kızarmışken odanın sıcaklığı artmıştı. Öpüşmedikleri ya da durumdan hoşnut sesler çıkardıkları zamanda, ağızlarından hızlı soluklar kaçıyordu.
Kageyama dişlerini, Hinata'nın üst dudağına geçirirken pek fazla düşünmemişti ama altındaki çocuk, kendi dudaklarına doğru inlediğinde yaptığı şeyden üzgün olduğu söylenemezdi. Hinata'nın başından aşağıya kadar titrediğini de hissetmişti bu sırada. Kageyama, aynı hareketi tekrarlayıp alışık olduğundan daha fazla tepki alarak eğlenmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...