Sikeyim. Hinata'nın dudakları... Kageyama hiçbir zaman birinin dudaklarının böylesine hoş ve yumuşak olduğunu hayal edemezdi. Özellikle de soğuk bir mağarada. Her nasılsa, Hinata'nın dudakları öyle yumuşaktı ki... Hayır, Kageyama bu hissi başka bir şeyle kıyaslayamazdı. Kendine hastı.
Biraz sersemlemiş hissetti. Sanki bir rüyadaydı ya da uyuşturulmuş gibiydi. Bu gerçekten garipti. Tam anlamıyla Hinata'yı öpüyordu. O salak ve maşmelov ile kremalı sıcak çikolata içerken heyecanlanan küçük takım arkadaşını hem de.
Dudakları ayrıldıktan sonra daha da derinleştirdi öpücüklerini Kageyama. Dili Hinata'nın ağzına doğru kaymıştı. Dilleri aynı anda hareket ederken kısa boylu çocuk yumuşak bir ses, bir inleme çıkardı ve Kageyama o an başka bir gerçeği fark etti.
Hinata öpücüğe karşılık veriyordu.
Bu daha da garipti... şikayet etmiyordu. Kageyama sırıtıp dudaklarına kısa bir süre ayırdı. Yine de, Hinata'ya düşünme süresi vermedi ve dudaklarını yeniden birleştirdi.
Kendinden daha emin bir şekilde (yani, birazcık emin bir şekilde) Kageyama, bir elini Hinata'nın kafasının arkasına doğru kaydırdı. Parmakları ıslak telleri aralarken aralarını kapatmayı sağlıyordu bu hareket. Hinata'nın ise hiç şikayeti yoktu, aynı hevesle öpülmeye devam ediyordu.
Kageyama turuncu saçlı çocuğu olabildiğince uzun öpüyordu, arada onu yeniden öpmeden önce nefes alabilmek için dudaklarını ısırıp emiyordu. Bu teknik şimdilik işe yaramıştı gerçi ve daha sonra geri çekilmişti.
Nefes nefese birbirlerine bakıyorlardı bu sırada. Hinata'nın gözleri genişlemişti ve dudakları, boydan boya öpüldüğünden hafif bir kırmızı rengine bürünmüştü. Kageyama'nın az önce ellerini geçirip kaldırdığı saçlarını indirdi. Sırıttı ve o anda Kageyama ile Hinata'nın gözleri buluştu.
"Sorunun cevabını aldın mı?" diye sordu Kageyama.
Hinata bakmaya devam etti. Sonradan, doğası gereği, büyülü bir şekilde tüm dayanıklılığını geri kazanmış gibi görünüyordu.
Koşarak gelip kendini, Kageyama'yı ortadan ikiye bölermişçesine ona atıp dudaklarını yeniden bir araya getirdi. Bu seferki öpücükleri fazlasıyla ateşliydi. Dudakları agresifçe hareket ediyordu. Bir anlığına Kageyama, Hinata'nın morarmış dudaklarla ne kadar güzel görüneceğini düşündü.
Gözlerinin kapanmasına izin verdi. Bir eli yeniden Hinata'nın kafasının arkasına giderken bir elini de kendisini desteklemek için yere koymuştu. Bir süre sonra dik durmaya çalışmayı bırakıp öpücüklerinin temposuna daha çok dikkat kesildi.
Geriye doğru düştü. Neyse ki başı, ucu ucuna duvarda, çarptığında ölümcül bir etki yaratabilecek kısmı önlüyordu. Kageyama, sırt üstünde daha fazla devam edemeyince vücudunu döndürüp üste çıktı.
Biraz geri çekilip Hinata'ya bir göz attı, nefes nefeseydi ve tamamen darmadağınık duruyordu. Gerçi, bu görüntü çok hoştu. Hinata'nın üstünde sabit şekilde duran Kageyama, bunu geçirdi içinden. Eğilip dudaklarını yeniden birleştirdi. Dizi Hinata'nın bacaklarının arasındaydı, bir şeyler ima edecek kadar yukarıdaydı ama aşırı yukarıda da sayılmazdı.
Bir anda.. aklını çelip gelen düşünce ise, Kageyama'nın "bunu" ilk defa bir mağarada ve hiçbir hazırlık olmadan yapmak istememesiydi.
"K-Kageyama?" diye kekeledi Hinata. Elleri, Kageyama'yı biraz itmek için göğsünde duruyordu.
Bu sözle Kageyama, kafasını yeniden çevirip gözlerini Hinata'nınkilerle buluşturdu. "Evet?"
Yutkundu Hinata, gözleri normalden daha karanlık bir hâl alırken dirseklerinin üstünde doğruldu. Gözleri Kageyama'nın bedeninde gezindi ve yeniden yüzünde duraksadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfiction{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...