Bölüm Beş: Kargaşa

619 65 38
                                    

Kageyama, büyükannesinin evinden on metre uzakta bulunan deniz kenarındaki bir kayanın üstünde oturuyordu. Her zaman sahil kenarında yaşamanın eğlenceli olduğunu düşünmüştü. Büyükannesi insanları ya da kumu sevmemesine rağmen -ki sahil boyunca bulunan sekiz evde ev sahipleri ve misafirleri oluyordu- deniz kenarında yaşıyordu. Ona göre bunun nedeni dalgalardı. Dalga sesi onu sakinleştiriyordu.

Kageyama bunu kesinlikle anlayabiliyordu. Küçükken burayı ziyaret ettiğinde bile, kayaların üzerinde oturmayı ve dalgaları dinlemeyi severdi. O zaman ile şimdiki zamanın arasındaki tek fark, küçükken kesinlikle oturulmasına izin verilmeyen en yüksek kayaya bile şu an oturabiliyor oluşuydu.

Deniz rahatlatıcıydı ve sadece sakinleşip, hiçbir şey düşünmemek çok güzeldi. Hinata ile ilgili olan planı düzgün gitmemiş olsa bile Kageyama, bu tatilinden memnundu. Burada sadece üç saattir bulunmasına karşın, şimdiden sakin bir haftasonu geçireceğini söyleyebilirdi.

Her gün birkaç saat antrenman da yapabilirdi ama asıl planı, rahatlamak ve hisleri ile düşüncelerinin içinde bulunduğu karmaşıklığı bir düzene sokmaktı.

Annesi ile büyükannesi öğle yemeği hazırlığı yapıyorlardı. Bu yüzden, en azından bir saat daha güneşin altında vakit geçirebilirdi. Bir sporcu olarak tek bir yerde bu kadar uzun süre oturulmaması gerektiğinin farkındaydı ama vücudunun güneş ışığı almasından kendini alıkoyamıyordu.

Aniden, bir üşüme geldi Kageyama'ya. Sıcaklık, o uyarılmadan bir anda düşmüştü. Güneşin sıcaklığını hâlâ bacaklarında hissedebiliyordu ama aynı şeyi vücudunun üstü için söyleyemezdi.

Kageyama, yakınında duran biri olduğunu fark edince gözlerini kırpıştırdı.

Kafasını geriye atarak arkasında dikilen kişiye baktı uzun süre. Bu kişi bir kızdı ve şu anda Kageyama'nın onlara, kesinlikle sabrı yoktu. Kızlarla arası iyi değildi ve açıkçası, olmasını da istemiyordu. Mızmızlardı ve (Kageyama'nın) Hinata'yı övme şansını elinden alıyorlardı. İçinden bir ses Kageyama'nın akılsızca davrandığını söylüyordu ama o, bunu umursamıyordu.
-
[Ç.N.: benim ne suçum var ben evde televizyon izliyorum bakayama.]

"Kageyama..kun?" dedi kız, sanki Kageyama'yı burada gördüğüne şaşırmış gibi. Yanakları kızarmıştı ve rahatsız görünüyordu.

Yüksek bel bikini*¹ giyiyordu ve rengi, mavinin güzel bir tonuydu. Kraliyet mavisiydi. Büyük, derin, mavi gözleriyle uyuşuyor ve içine kapanık biri olduğunu fark ettirmiyordu. Saçları siyahtı ve omuzlarına kadar geliyordu. Fiziği ortalamanın altındaydı.*² Onun hakkında dikkate değer bir şey yoktu ve eğer Kageyama onunla daha önce tanıştıysa, hatırlamaması bir sürpriz değildi.
-
[Ç.N.: *¹= etekli ya da şortlu olabilir bu yüzden onun kısalığından bahsediyor sanırım.
*²= "small physique" kullanılmış yani fiziği az anlamında, yok gibi bi şey.]

"Seni tanıyor muyum?" diye sordu Kageyama, çok da nazik bir şekilde değildi.

Koyu bir kırmızılığa büründü kız. Kolayca utanmak? Bu kılıkla?

"Ben.. uh..."

"Sayu!" Kızın arkasından başka bir kızın sesi duyuldu. Kageyama'ya yeniden bakmadan önce arkasına dönüp ona seslenen kişiye bir göz attı.

"Gitmeliyim." dedi kız bir çırpıda. "Seni görmek güzeldi, Kageyama-kun." ve böylece, başka hiçbir şey söylemeden gitti.

Kageyama, bir kaşını kaldırıp homurdandı ve sahilin arkasına baktı. O kızın kim olduğunu hatırlamıyordu ve hatırlamak için efor sarf etmeyi de düşünmüyordu.

Aklına takılan tek şey bikinisiydi. Birçok yerden açık ve sıkı oturan bir bikini giyiyordu. Yani, çoğu bikini o kadar da açık değildi ama onunki neredeyse tam tersiydi. Kumaşı yokmuş gibiydi. Yine de sadece bir erkekle konuşunca bile hemen kızarmıştı. Kageyama, bu şekilde bikini giyen bir kızın utandığını daha önce hiç görmemişti.
-
[Ç.N.: neden bunu çevirdim ki. like why the fck am i writing this.]

benim ⇢ kagehina [çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin