Göz açıp kapayana kadar okula dönmüşlerdi ama Kageyama'nın, okula karşı hissettiği pek bir şey bulunmuyordu. Okul demek voleybol oynaması demekti. Gerçi, ona kalsa, hafta sonunun daha uzun sürmesini tercih ederdi.
Hinata'yla günü geçirmek, mağara keşfi yapmak ve eğlenmek. Onu öpmek. Aslında, Kageyama'nın bu özette daha fazla sözü bulunmuyordu. "İnanılmaz" ile yetiniyordu. Hafta sonu tamamen inanılmazdı.
Şimdi de okula dönmüşlerdi, bu tuhaftı. Hinata hiçbir şey söylememişti ama genelde olmaları gerektikleri gibi davranıyorlardı. Kageyama, ilişkilerini değiştirmeye çalışmamalarını iyi bir şey olarak görüyordu ama Hinata'nın, aralarında bazı şeylerin değiştiğine dair bir çeşit belirti göstermesini de istemiyor değildi.
İç çekti Kageyama, ardından çilekli süt almak için butona bastı.
Bu yaşananların, Hinata'nın onun sevgilisi olması anlamına gelip gelmediğini merak ediyordu. Tabii ki, bir noktada sorması gerekecekti. Bu düşünce kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bu konu ile ilgili bazı görgü kuralları vardı, değil mi? Kızları böyle şeyler konuşurken duyuyordu. İnsanların çıkma teklifi yapması için belli yollar vardı. Çiçekler uygun olur muydu mesela?
Kageyama kafasını salladı, Hinata'nın ellerine çiçekler tutuşturulmuş bir şekilde gülümsemesi mümkün görünmüyordu.
Belki yeni bir voleybol topu olabilirdi. Bu kişisel bir eşyaydı ve Hinata kullanabilirdi. Normal ama düşünülmüş bir hediyeydi. Süt kutusunun arkasındaki pipetle içeceğini içmeye başlamadan önce, kendi kendine mırıldandı.
Kageyama köşeyi döndüğünde Hinata'nın birkaç kızla konuştuğunu görünce duraksadı. Kızlar erkeklere yakınlaşmıştı, hepsi gülüyordu. Kageyama kaşlarını kaldırdı, kıskanç bir şekilde onlara doğru yaklaştı.
Hinata, Kageyama'yı fark etmeden önce bir kızın söylediği şeye kafasını salladı. Parmak uçlarında doğrulup Kageyama'ya doğru yöneldi, böylece bir grup kızı arkasında bırakmıştı. Kageyama sırıtmaktan kedini alıkoyamadı, kızlar yerine kendisini seçtiği için memnundu.
"Ne istiyorlarmış?" diye sordu Kageyama.
Hinata için, onunla flört eden kızların olması normal değildi. Hinata bunun flörtleşmek olduğunu fark etmemiş gibi görünüyordu ayrıca. Aptal...
Hinata omuz silkti. "Önemli değildi. Sadece hafta sonumun nasıl geçtiğini sordular."
Kageyama kaşlarını serbest bırakıp omuz silkti, şu an kendi aralarında konuşan kız grubunu geride bırakıp karşı kaldırıma geçti. Hinata da onu takip etti.
Kageyama omzundan kısa boylu çocuğa gülümsedi. Hinata'nın yanakları fazlasıyla kızardı ve bakışlarını başka yöne çevirirken neredeyse boynunu incitecekti. Kageyama da başka yöne bakıp kendi kızarışını ondan gizledi. Hinata'nın, kızardığında yanaklarının canlı bir pembe rengini alması çok tatlıydı.
Bir süre sessizce yürüdüler ve ikisi de fark edemeden, çoktan takımın birlikte yemek yedikleri, spor salonunun yanında bulunan yere gelmişlerdi. Onların orada olması alışılmış değildi aslında. Bazen, Hinata ve Kageyama orada olan tek kişiler oluyorlardı, bazen sadece birinci sınıflar olurdu, bazen de Hinata, Kageyama ve Noya. Genellikle Noya varsa Asahi de gelirdi, aynı şey Daichi ve Suga için de geçerliydi ama bazen, onlardan yalnızca birisi olurdu. Üçüncü sınıflar öğlen vakti çoğunlukla antrenman yaparlardı ve Noya ile Tanaka da kızları taciz etmeyi (onların dilinde "flört etmek") severdi.
Bugün, Tanaka ve Noya çoktan gelmişlerdi ve Hinata, onlara doğru koştu. Kageyama gözlerini devirip bir yere oturdu, sırtını duvara yasladı. Hinata da oturduğunda Noya zorlukla nefes aldı ve yüzüne yaramaz bir gülümseme yerleştirdi. Tanaka seslice gülerek elini Hinata'nın omzuna attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim ⇢ kagehina [çeviri]
Fanfic{tamamlandı} • Hinata hakkında en rahatsız edici şey hiç çenesini kapamıyor oluşuydu. Çoğu zaman, Kageyama diğer (rahatsız edici) şeylerle başa çıkabiliyordu ama ara sıra o düşük çenelinin söylediği sözler ve konuşmaları, Kageyama'ya bir tutkal gibi...