Multimedya da Ada var :)
Özgürlük, en özgür hayvanlar renkleriyle büyüleyen kuşlardır bence. Bu yüzden bana '' hangi hayvan olmak isterdin?'' diye sorsalar kuş derim tereddüt etmeden.
Peki ya insanlar? Ne kadar özgür olabilirler ki? İnsanlar, o kanat çırpmaya aşık olan hayvanları bile kafese kapatırken, özgürlükten bahsetmeleri çok saçma değil mi?
Saçmalığın daniskası hemde.
Egoları boylarından büyük insanların '' ben özgürüm '' demeleri, aslında babasının '' akşam 5 te evdesin '' sözüyle kıyaslarsak özgür mü
oluyorlar ?
Özgür olmak için, insanların duygu dedikleri; sevgi,özlem gibi duygularının yerine, umursamamazlık, kimseyi sevmeme, kaybedecek bişeylerinin olmaması yani başka bir deyişle hissiz olmak gerekmez mi? Gerekmez!
Ama kuşların yoktur böyle bir zorunluluğu. Nereye kanat çırpsalar onların evleri olur orası. Sevdikleriyle çırparlar kanatlarını. Bu yüzden bırakalım da kuşlar özgürlüğün hakkını yerimize vermeye devam etsinler. Çünkü özgürlük en çok onlara yakışıyor.
-
Bazen de hissiz olmak pek te işe yaramıyor gerçekten. Acı ve kinden başka hiç bir duyguyu hissetmez oldum. Ama durmak zorundayim burada. Beni engelleyen ne miydi?
Beni engelleyen parmagimda ki Tirilyonluk halkadan başka bişey değildi.
Şuan bu durumda olmak yerine, yerin dibine girmeyi tercih ederdim.
Masanın yanında dikilmiş bir Adnan 'a bir de Yağız olduğunu öğrendiğim kişiye bakıyordum.
'' karın bu mu ? '' dedi keskin çıkan sesiyle. Mimik dahi kıpırdamıyordu o keskin hatlarında.
'' Evet oğlum. Ada bu tanıştırayım sizi '' dedi Adnan beni göstererek.
'' Daha gencini bulamadın mı baba? Sende daha paralısını bulamadın mı ? Yazık size . '' diyip kalkti yerinden bir hışımla. Çok yüksek çıkmıştı o sinirli sesi. O kadar korkmuştum ki bedenim adeta titriyordu. Beynim Yağız'ın söylediği kelimeleri bozuk plak gibi tekrar ediyordu. Hiç bu kadar aşağılanmamistim sanırım.
Yağız çıkış kapısına doğru adımlarını sert bir şekilde atmaya başladı.
'' Yağız buraya gel hemen. '' diyerek ayağa kalktı Adnan. Arkasından bağırması bile durdurmamisti Yağız denen yürüyen egoyu.
Şaşırmış bir biçimde çivilenmiştim olduğum yerde.
'' Ada kusura bakma hayatım. Yağız ışte şımarttık biraz. Ada?
İyi misin?'' diyerek koluma dokundu. Kolumu hemen ondan çekerek iğrenen ve dolan gözlerimle ona baktım. Konuşup kendimi yormama bile değmezdi.
Nefretle baktım Adnana, hemen arkamı dönerek merdivenleri sinirle çıkmaya başladım. Arkamdan Adnan'ın geldiğini hissetmemek için salak olmam gerekirdi. Adımları mı biraz daha hızlandırarak odaya doğru yol aldım. Topuklu ayakkabılarım hızımı yavaşlatıyordu.Odanın kapısını açıp Adnan gelmeden üstüme kitledim. Hemen dolabıma yönelerek ceket aramaya başladım.
'' Ada acar misin şu kapıyı '' diyerek kapıyı tıklatıyordu.
'' Ada ''
'' Hadi güzelim aç şu kapıyı '' diyor bir yandanda kapıyı tıklatmaktan vazgeçmiyordu.
'' Çocuklasıyorsun Ada aç da konuşalım hadi. ''
'' Ben çocuğum zaten unuttun mu?'' dedim güçsüz bir o kadar da çatallaşmis sesimle.
'' Saçmalama . Benim canımı sıkma aç şu kapıyı. '' dedi sinirlenmişti, sesinden belli ediyordu. Yaşlı olmasına rağmen genç ve dinç gözüküyordu. Acaba sahiden kaç yaşındaydi. Bilmiyordum. 60 var miydi? Yoktu belkide daha azdi.
'' Neyse tamam benim şirkete gitmem gerekiyor . Akşam geldiğimde düzelmiş ol. Masanin çekmecesinde sana ait olan kredi kartın biraz da para bıraktım. Yeni telefonunda orada. İstersen alışveriş yap kafanı topla. Akşam böyle görmek istemiyorum seni. '' dedi.
Kapıya yaklaştım ve kulağımı dayadım beyaz kapıya. Giden ayak seslerini duyuyordum. Hemen çekmeceye doğru yöneldim telefonumu ve 100'lüklerin olduğu desteyi ceketimin cebine geçirdim. Kredi kartına ihtiyacım yoktu. Bu destede benim cafede çalışırken aldığım aylık maaşın, üç veya dört katıydı. Matematiğim hiç bir zaman iyi olmamıştı zaten.
Pencere ye yönelip Adnan ın arabasıyla gidişini izledim. Adnan'ın gittiğinden emin olduğum da hemen kapıyı açıp aşağıya doğru yol aldım. Bu koridor da ilerleyince yoruluyordum gerçekten uzun ve genişti. Beyazdı en önemlisiyle bembeyazdi. Çok hoş gözüküyordu. Aşağıya indiğimde Serpilin bana güleç gözlerle baktığını gördüm.
'' Bana bir taksi çağırır misin '' dedim Serpile.
'' Şoförünüz kapıda efendim. '' dedi gülümseyerek.
'' Taksiyle gideceğim. ''
Şu an içimi dökmek rahatlamak istiyordum. İçimi döke döke ağlamak...
Sözümü duyup hemen taksi durağını aramak için mutfağa gitti Serpil. Bende kapının girişine yaklaşarak kapının yanında ki kenarları ahşaptan yapılmış boydan ayna da kendime baktım. Eskiye nazaran çok farklı görünüyordum. Ben miydim bu? Bendim sanırım. Üzerimdekiler hariç herşeyimle eski Ada'ydim ben.
Kapıyı açarak dışarıya attım adımımı. Hava çok güzeldi. Yağmur havası vardı . Sıcak bir rüzgar hakimdi bu muhteşem havaya. Adını bilmediğim bir sürü çeşit çiçekler bu kocaman bahçeyi muhteşem yapıyordu. Hepsi beyazdı harika bir görüntü vardı. Neydi bunlarda ki bu beyaz takıntısı anlamış değildim.
Taksinin geldiğini görünce hemen görkemli mermerleri takip ederek kapının önüne doğru yürümeye başladım. Hep düşünmüşümdür , neden bu taksilerin rengi sarı diye? Neden mor yada kırmızı değil? İç sesimle tartışmayı bırakıp taksinin kapısını açıp içeriye girdim. Şoför '' nereye hanfendi '' diyerek dikiz aynasından gözlerini bana dikerek sorusunu yöneltti.
'' güvercin mezarlığına . ''
--
Su testisiyle mezar taşını yıkamaya başladım. Ova ova kirden arındırdim canımın parçasını.
Yaşlı gözlerimle avuçladim toprağı.
Hıçkırıklarımı kontrol edemiyordum. Görünür de kimse yoktu benden başka bu mezarlıkta zaten. Rahattım ,haykıra haykıra başladım ağlamaya. Dökmeye başladım içimi ilk aşkıma.
'' İlk askim bak ben geldim. Canın geldi.
Bu güçlü kızın, bak güçlü değil artık. Eriyor günden güne . Dayanamıyor artık. Emanet ettiklerin bak sattılar beni. Kirletecekler kızını . Küçük kızın çok korkuyor baba. Avuçlarımda bu toprağın yerine ellerinin olması gerekmez miydi?
O zaman olur muydum güçlü? Vermezdin beni kimselere diyimi babam? Mis kokunu özledim. Saçımı okşayışını özledim.
'Annen gibi bırakmam seni' demiştin .
' ben senin hem annen hem babanim ' demiştin. Nerdesin şimdi nasıl bıraktin beni? Bak düştüğüm duruma . Annem denen o kadından ne farkın kaldı ki? Seni asla affetmeyec- ''
Omzumda ki elle kestim sözlerimi. Arkamı dönüp yaşlı gözlerimle arkamda ki elin sahibine anlamayan yüz ifademle baktım.
Aglamaktan şişmiş gözleri ile bana bakıyordu .
KISA OLABİLİR BİRAZ AMA İKİ ÜÇ GÜNE YİNE BÖLÜM ATMAYA ÇALIŞCAM :) Vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ballar :) :*
Arkadaşlar kapaği değiştirmek istiyorum . Yapabilen varsa mesaj atabilir mi :) şimdiden teşekkürler
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SABIR.
Teen FictionHayalleriniz; gelecekte göreceklerinizin, yazıp çizdiğiniz mimari planları gibidir.