-13-

2.4K 135 615
                                    

Fotoğrafta bizimkiler var ❤️

İyi okumalar!

Anahtarımın kot ceketimin cebinde olduğundan emin olduktan sonra beyaz spor ayakkabılarımı giyip bağcıklarımı bağlamak için ayaklarımı sırayla havaya kaldırdım. Annem önümde durup elinde tuttuğu kağıt parayı bana uzatırken kafasını onaylamazca sallıyordu.

"Evladım sen değişik misin yahu? Niye her normal insan gibi bağlamıyorsun şu bağcıklarını?"

Yerimde ceylan gibi seke seke iki ayakkabımın bağcığını da bağladığımda nefes nefese kalmış bir şekilde saçlarımı yüzümden çekebilmiş ve annemin elindeki parayı alıp yanağına sulu bir öpücük kondurabilmiştim. "Değişiğim kız. Ne olacak? Böyle sev sen de beni."

Annem dalga geçercesine yüzünü ekşittiğinde gülerek parayı arka cebime yerleştirdim ve dış kapıyı açıp evden çıktım. "Gelirken markete uğramayı unutma sakın. Lale'ye de selam söyle, uzun zamandır görmüyorum onu."

"Lale'yi benden çok sevdiğini bu kadar belli etmesen mi acaba anne ya? Alındığımdan değil de hayırsız olduğumu düşünmeye başladım."

Dudak büktüğümde annem beni eliyle kışkışlayıp kapıyı suratıma kapatmıştı. Birkaç saniye kapının önünde öylece dikilsem de bozuntuya vermeden merdivenlere yöneldim. Asansör bu katta değilken onu beklemekle vakit kaybedemezdim, hem merdivenlerden inmek daha eğlenceliydi.

Arka cebimdeki telefonum titrediğinde onu elime aldım. Mesaj Lale'dendi. Bugün onunla bilmediğim bir eğlence merkezine gidecektik, bana konumu yollamış olmalıydı. Oraya gitmemizin temel sebebiyse Yiğit'ti. Yiğit'in, arkadaşlarıyla beraber olacağından bahsetmişti Lale.

Zemin kata vardığımda Lale'nin attığı konuma bakarken adeta ekranın içine girmek üzereydim. Kuytu köşe bir yerde değildi ama burayı hiç bilmiyordum. Bulamazsam taksiyle gidecektim mecburen.

Yürümeye devam ettiğim esnada kafamı telefondan kaldırmadığım için aniden açılan asansör kapısını son anda görmüş, kafamı kapıya sertçe çarpmaktan kurtulamamıştım. Gözlerim alnıma aldığım darbeyle kapanırken acı içinde bağırdım.

"Ah, alnım!"

Kabul etmek gerekirse salaklık bendeydi. Önüme bakmadan yürümüştüm, asansördeki insanın beni görmesi imkansızdı. Kapının kapanış sesini ve kabinden inen insanın sesini aynı anda duymamla gözlerimi yavaşça araladım.

"İyi misin?"

Kolumdaki dokunuşa mı yoksa bakıştığım bir çift okyanus mavisi göze mi şaşırmam gerektiğini kestirememiştim. Karşımdaki çocuk da beni hatırlamış olmalıydı ki gevşekçe tuttuğu kolumu serbest bıraktı ve bir adım gerileyip aralanan dudaklarını kapatmaya çalıştı. Onu tanıyordum.

"Sen..." diye mırıldandım kaşlarımı çatmamak için ek bir çaba harcarken. Onun burada ne işi vardı? Sürekli karşılaşıp durmamız sinirimi bozmaya başlamıştı artık. Yiğit'le olan konuşmalarımızı anımsarken öfkeli sözcüklerimin çoğunu yutmak zorunda kaldım. "İyiyim. Göremedim kapının açıldığını."

Buğra, mahcup bir ifadeyle yüzüme bakarken ayakta dikilmeyi kesip ona bir şey söylemeden apartmandan çıktım. Aynı apartmanda oturuyor olamazdık, değil mi? Bugüne kadar onu buralarda bir kez bile görmemiştim. Aynı apartmanda otursaydık çoktan karşılaşırdık.

Ben konumu incelemeye devam ederken Buğra da benim ardımdan apartmandan çıkmıştı. Navigasyonu açmıştım ama yön algım iyi değildi ve yürürken kaybolma olasılığım çok yüksekti. Bilmediğim bir yere gitmek beni geriyordu. Ne olurdu ki oraya Lale'yle birlikte gitseydik?

BALMUMU HEYKELİ | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin