Fotoğrafta bütün karakterler var 💕
İyi okumalar! 😘
Gözlerimi sırayla herkesin üzerinde gezdirdim. Okul çıkışı hepimiz niyeyse Burak'ın zorlamalarıyla toplaşıp Yiğit'in evine baskın yapmıştık. Ben herkesi az da olsa tanıyordum ama burada birbirine belki de ilk kez dikkatle bakanlar vardı.
Ortam gergindi, henüz konuşan olmamıştı. Burak geldiği ilk dakikadan köyün ağası misali L şeklindeki koltuğun başına yerleşmişti. Onun yanında Lale, köşede Yiğit, Yiğit'in yanında ise Buğra vardı. Ada tekli koltuğu kaptığında bana da boş kalan tek yere, Buğra'nın yanına, oturmak kalmıştı.
Ada'yı gelmek istememesine rağmen buraya ben sürüklemiştim. Lale'yle biraz konuşmuş olsak da ona karşı hâlâ mesafeliydim ve onunla kız kıza kalmak gibi bir tehlike yaşamak istemiyordum. Aslında Burak'ın bizi neden buraya getirdiğini de bilmiyordum. Lale'yle işbirliği yapmış gibi bir halleri vardı, ikisi de devamlı olarak göz göze gelip sırıtıyorlardı.
"Ee, niye geldiniz siz?"
Yiğit, bıkkın bir ses tonuyla konuşarak sessizliği bozan kişi olmuştu. Bizi beklemediği belliydi, amacı Lale'yle baş başa kalmaktı sanırım. Kimse ağzını açmadığında konuşma görevini devralmaya karar vererek dudaklarımı araladım. "Hasta ziyaretine geldik. Bakıyorum da hâlâ ölmemişsin."
Sahte sırıtmam yüzümdeyken konuşmamla Yiğit kaşlarını çatıp bakışlarını bana çevirdi. "Kızım senin benimle derdin ne? Boşluk bulduğun an laf sokuyorsun."
"Şerefsizlere alerjim var, ondan."
Gözlerimi bir kez yavaşça kapatıp açtığımda Ada elini ağzına kapatarak kıkırdamasını zar zor bastırdı. Burak'la göz göze geldiğindeyse yüzündeki gülüşü silip elini çabucak dudağından çekmişti. Burak gülüp gözlerini önce Lale'ye sonra Yiğit'e dikti.
"Kanka iyi misin değil misin diye gelip bir bakalım dedik. Kötü mü yapmışız?"
"Bok gibi yapmışsınız. Gelecek başka gün mü yoktu?"
Yiğit'in salak asabiliğinin yeniden gün yüzüne çıkmasıyla Lale dudaklarını birbirine bastırıp elini Yiğit'in omzuna koydu. Yüz ifadesinden çok eğlendiği anlaşılıyordu. "Çocuklara düzgün davransana, aşkım. İnsanlık edip seni kontrole gelmek istemişler. Çok iyi yapmışsınız Burak, iyi ki geldiniz."
Burak'la Lale'nin yüzünde yine o sırıtma belirdiğinde bir işler çevirdikleri artık kesinleşmişti. Yiğit, Lale'nin ona 'aşkım' demesinde takılı kalan bir afallamayla Lale'nin yüzüne bakarken "Hayırlı olsun." demeden duramadım. Benim ağzımdan çıkan tebrik lafıyla salondaki diğer herkes Lale'yle Yiğit'e aynı cümleyi sıralamışlardı.
"Şu lafı duymak nasip olur mu be?"
Burak iç çekip bakışlarını doğrudan Ada'ya çevirdi. Onun ağzından çıkanlar hepimizi şoka uğratırken Ada derin bir nefes alıp tavana bakmıştı. "Olmaz Burak, nasip falan olmaz."
"Oha!" diye mırıldanıp tek kaşımı kaldırdım. "Nasıl ya? Siz ne ara, ne alaka?.. Ama dur, ben nasıl anlayamadım bunu? Bu sabah sizi baş başa bıraktıktan sonra gözetlemem gerekiyordu. Hata bende."
"Siz yok, Melek. 'Biz' yok. Düşündüğünüz gibi değil."
"Yo, gayet düşündükleri gibi."
"Burak!"
Ada yakınarak kızaran yüzünü saçlarıyla kapatmaya çalıştı. Demek sabah Ada'nın dalgınlığının, dudağına dokunup durmasının sebebi buydu. Onlar çok sonradan tanışmışlardı halbuki. Daha dün bir bugün ikiyken işi ilerletmişler miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BALMUMU HEYKELİ | Texting
Short StoryYiğit: Sana baktığımda ne görüyorum, biliyor musun? Yiğit: Bir heykel Yiğit: Hani müzelerde sergilenen balmumu heykelleri var ya, onlara benzetiyorum seni A: Ne alaka? Yiğit: Şu alaka Yiğit: Gözlerin var. Ağzın, burnun, kulakların... Kısacası bir...