3

15.2K 1.3K 2.3K
                                    


ponponu bir tarafına sokmaktan
zevk alırım

Bal Kabağı kasabasına hoşgeldiniz. Burası -isminden de kolayca anlaşılacağı gibi- bal kabaklarıyla ünlü, %70'i buğday tarlalarından oluşan, deniz kenarı, muhteşem bir kumsala, izlemeye doyamacağınız güneş batımlarına ev sahipliği yapan bir kasabadır. Yazları götünüzden bile terler akıtan, kışları da soğuktan donduran ama sonbaharı ve ilkbaharı cennet gibi yaşatan bir yerdir; Bal Kabağı.

Burada herkesin kafası kırık. Abartmıyorum, gerçekten öyle. Sakin, huzurlu, kendi halinde bir yer olmasından kaynaklı diye düşünüyorum; herkes bir eğlence, kaos ve tehlike peşinde. Şehir hayatının karmaşasından nefret ederiz, ama kendi aramızda olay çıkarmaktan da asla geri kalmayız. Olay demişken, birbirimize girdiğimiz de çok olmuştur. Ama günün sonunda, sokakta büyük masalar kurup, sabahlara kadar içkiler içip, dans etmemizle sonuçlanır her şey.

Şehir merkezine bir saatlik uzaklıkta yazlık kasabası olmamıza rağmen; asla akın akın yazlıkçılar dolmaz buraya. Çünkü herkes ev sahibidir ve kimse de evlerini bırakıp, şehre yerleşmez. Tek tük, yerleşen vardır; onlar da bir şekilde hep buraya geri dönerler.

Jeon'lar da geri dönenlerdendir mesela. Jungkook'un dedesi, zamanında işleri büyütmek için kasabadan ayrılmış. Arada yazları uğrarmış. Dedesi burayı terk etse de; annesi çok severmiş. Ve eşini de ikna edip; Jungkook lisedeyken buraya taşınmışlardı. Lisenin yeni, şehirli çocuğu Jeon Jungkook. Büyük olay olmuştu; çünkü birbirimizin günde kaç vakit tuvalete çıktığını bile bildiğimizden; Jungkook bizler için yeni bir oyuncak gibiydi.
Daha çok onlar için, benim için değildi.

Jungkook'tan nefret etmezdim, en azından ilk başlarda. Gerçekten, hiçbir sorunum yoktu. Kasabaya yeni gelmiş, şehirli bir çocuktu benim gözümde sadece. Atletik vücuduyla basketbol tahtına oturması, herkesin salyalar akıtarak dinlediği motor yarışları, gitar çalıp, bateri çalıyor olması filan ilgimi çok çekmez, kendi arkadaş grubumla takılmaya devam ederdim. Ama ne yazık ki; Jungkook Hoseok'u önceden tanıdığından, onlarla takılır - Jimin'de Hoseok'a takık olduğundan, bir süre sonra biz de katılmak zorunda kalmıştık.

O zaman Jungkook'u izlemeye ve tanımlamaya başlamıştım. Duyduklarıma değil, şahit olduklarıma göre yorumlayabilecektim. Jungkook'a karşı izlenimlerim; hiç çaba göstermeden havalı olmayı başarabilmesiydi. Konuşmasında, tavırlarında, elini kolunu hareket ettirmesinde bile bir karizma vardı. İnsanların neden ona düştüğünü, anlayabiliyordum. Ama onun bana neden düşman olduğunu, hiç anlayamamıştım.

Okulun havuzunda, kendi aramızda yarışıp, eğlendiğimiz bir gündü. O zamana kadar, kısa kısa muhabbetlere girişmemize rağmen Jungkook bir anda bana dönüp; "Bir ayağı mezarda olan Gandalf amca bile seni geçer." demişti.

Gandalf amca, kasabanın delilerinden biriydi. Yüzüklerin Efendisine hasta olduğundan; kasabanın arka taraflarındaki tarlalara hobit evlerinden yaptırmış, mızrak ve asa koleksiyonu yapan, at yetiştiren ve arada sinema günleri yapıp, bütün gençleri -özellikle bizim takımı- büyük bahçesinde toplayıp eğlencenin dibine vurmamızı sağlayan; kasabanın en muhteşem insanlarından biriydi. 60'ına merdiven daha ış, beyaz saçları ve sakalları birbirine karışmış, sürekli uzun beyaz elbise giyerek Gandalf'ın yan çarı gibi durduğundan; adını Gandalf amca koymuştuk.

"Kenarda oturup, izlemen daha iyi olur bücür." demişti, alaycı bir şekilde vücudumda gözlerini gezdirirken. Cherry'den önce takma isimlerinden biri de, bücürdü. Lise de boyum hemen uzamamıştı tamam mı! Olabilir böyle şeyler!

Söylediği cümleleri, beyin süzgecinden geçirememiş, şoktan çıkamamıştım ilk birkaç dakika. Bu zamana kadar tersleşmemiş, hatta uzun muhabbete bile girmediğim çocuğun; neden bir anda bana böyle bir tavır takındığını asla anlamamışım. Ama çabuk toparlamış; "Ne yapacağımı sana mı soracağım?" diyerek atarlanmıştım.

my bad choice | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin