yenilmek zor gelir zatenJungkook'un anlamadığım birçok davranışı, sözü hatta bakışı olmuştu. Bilerek yapardı. Aklımı karıştırır; düşüncelerimin arasına kuşkular, kaygılar sokar ve beni onlarla yalnız bırakmaya bayılırdı. Şeytanın oğlu, kan kırmızısı tacıyla cehennemin en seksi varlığı olmasının sonucunda; tabi ki de, vesveseler vermek onun göreviydi.
Ama bazı davranışlarının getirdiği kuşkular, diğerlerinden çok, ama çok daha fazla oluyordu. Ne yumruklarımızı birbirine geçirirken, ne de vücutlarımızı birleştirip ateşimizi birbirine karıştırırken sahip olmadığım korku; o zamanlardan varlığını hissettirirdi.
Böyle anlarda, acaba olurdum. Acaba bilmediğim bir şeyler mi dönüyor arka planda? Ama sonra Jungkook'un; sadece bedenime savurduğu iltifatlar, kişiliğime ve karakterime sövdüğü zamanlar, benim gibi biriyle konuştuğu için bile kendine saygısızlık yaptığını söylediği zamanlar geliyordu aklıma.
Sikkafalıyla neden kavga etmişti, bilmiyordum. O akşamdan sonra Jungkook'a mesaj çekip sorsam da, tabi ki de cevap verme zahmetine girmemiş; görüldü atmıştı. Ortalıklarda da yoktu. Jimin ve Jin'den aldığım habere göre; onlarda Hoseok ve Yugyeom'dan duymuşlar- bir süreliğine şehirde takılacakmış.
Şehirde derken; şeriften 3.uyarısını aldığı için ailesi, dedesinin yanına cezaya göndermiş demekti. Bunu çok iyi biliyordum; çünkü bir keresinde ben de ona eşlik etmiştim. Biliyorum, hiç düşmanların yapacağı işmiş gibi durmuyordu. Zaten kendi isteğimle olmamıştı bu.
Tam olarak 6 ay kadar önce; Jimin ve Hoseok'un evi inleten seksinden kaçmak için kendimi yollara vurmuştum. Gecenin 2'sinde, kasabanın bomboş sokaklarında gezinirken; ertesi sabaha hayalet efsanesi çıksın diye, arada garip garip sesler çıkarıyor- kendimi eğlendiriyordum.
Artık bunun da beni eğlendirmeyip; düz çizgilere basmaya çalışarak, bağıra bağıra Take Me Yo Church söylerken; yolun ortasında uzanan Jungkook'u görmüştüm.
Kollarını iki yana açmış, kulağında kulaklıkla öylece uzanmış; gökyüzünü izliyordu. Açıkçası Jungkook'un saçmasapan birçok hareketine şahit olmuştum, ama bu top noktası olmuştu. Koşarak yanına gidip, ayağımla dizini dürterken; yüzünün ve göğüsünün altına yapıştırdığı küçük kırmızı bantları fark etmiştim.
Yanına bağdaş kurup oturduğumda, hemen götüme soğuk işlemişti. Üstünde deri ceketi olmasına rağmen, göbeğine kadar açılan tişörtüyle ve artık imzası olan yırtık kotuyla nasıl donmuyordu anlamıyordum.
"Kırmızısın." demiştim, gözleri bana dönünce. Aklıma nedense; Stiles'ın anladığı yerlere yeşil, aklında soru işareti olan yere sarı, hiçbir şey anlamadığı yere kırmızı ipler dolaması gelmişti.
Gözlerini saçıma çıkarıp; "Senin gibi mi?" diye sormuştu. Sonra da bakışlarını, yine gökyüzüne çevirmişti.
Morali bozuktu. Bunu düz surat ifadesinden ve gözlerindeki donukluktan anlıyordum. Jungkook'un böyle anları olurdu. Sabah kahkahalar atıp eğlenirken; akşam bırak gülümsemeyi, ağzından tek bir kelimeyi bile zorla alırdınız. Bu hallerini bildiğimden, yine o ruh halinde olduğunu anlamış ve üzerinde durmamıştım. Bakışlarımı yüzünde gezdirdiğimde; Dudağının altında, burnunun ucunda ve yanağında kırmızı bantlardan birer tane; ama göğüsünün üstünde birden fazla olduğunu fark etmiştim.
Bağdaş kurduğum bacaklarımı açmış ve kolunun üstüne uzatmıştım. Sinirlenip, sövmesini beklerken; hiç tepki vermemişti. "Annenlerle mi kavga ettin?" diye sormuştum, merakla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bad choice | Taekook
Fanfic"Ateşle oynamanın faydası, oynayanın ucundan bile tutuşmamasıdır. Yanıp kül olanlar oynamasını bilmeyenlerdir." 24/05/2021