beni öldürmeyen şey
koşsan iyi olurOmuzları transparan, kolları pembe-kırmızı çiçek desenli, göğüs arası açık, göbekten bağlamalı beyaz üstümle; kırmızı kadife, dizlerine kadar sıkı ve dar, dizlerinden aşağısı yırtmaçlı bol paça pantalonum- ve beyaz üstümle aynı desende topuklu botlarımla partiye tam anlamıyla uyumluydum. Bu kıyafetleri bulmak, saatlerimi almıştı. Ama aynadan bana bakan yansımam, buna değdiğini söylüyordu. Kızıl mullet saçlarımla birleşince; farklı bir dönemden zaman makinasıyla buraya fırlatılmışım gibi gözüküyordum.
"80'lerin rock yıldızı olabilirdim." diyerek aynadaki yansımama katıldı Jungkook. Onun alışverişini de ben yapmıştım. Altında; saçıyla uyumlu, siyah ve beyaz dalgalanmalar olan ispanyol paça bir kot vardı. Ve kotunun askıları dışında, üst bedenini kapatan hiçbir şey yoktu. Dün gece, üzerinde bıraktığım boyalarda aynı şekilde duruyor; bir askısı beline düştüğünden, omzundaki ters haçta açıkça gözüküyordu. Epikti. Biraz takılıp, eğlenmek için babasını kandırıp, cehennemden dünyaya kaçmıştı sanki, Antichrist.
Siyah deri eldivenli elini, karnıma doğru sarıp; kendisine doğru çekti. Kasıklarını kalçalarım yapboz parçaları gibi tamamlıyordu. Aynadaki yansımamız çok farklıydı. Ama her tanemizin birbirimize ait olduğu, çok açıktı.
Saçlarımın arasına dudaklarını bastırırken; "Sen de; beni sansasyonel haberlerle gazetelerin baş köşelerine manşet yapan; arsız, uslanmaz ve utanmaz sevgilim olabilirdin." diye fısıldadı.
Elimi geriye atıp, ensesinden tuttum. Saçlarını okşarken: kafamı çevirmiş ve dudaklarına ıslak bir öpücük bırakmıştım. Hangi zamanda, nerede, ne konumda olursak olalım; Jungkook'la her zaman efsane olacağımızı biliyordum. Bizim her hikayemiz özel ve destansı olacaktı.
"Kazandığın paraları lüks zevklerime harcamaktan çekinmezdim. Ve her zaman kafanda; seni mi yoksa ününü, paranı mı sevdiğim sorusu dönüp dolaşır; gündeme düşeceğimiz kavgalar ederdik." dediğimde, kaşlarını kaldırıp, öyle mi dercesine baktı. Ama kurguladığım bu hikaye, fazlasıyla hoşuma gitmişti. "Siktir." diyerek güldüm, ona dönerken. Dudaklarına sürtünüp; minik, ıslak öpücükler bıraktım. "Bunu istiyorum Antichrist. Rica etsem, babanla konuşur musun, gelecek hayatımızı böyle kurgulasın?"
Kafasını geriye atıp, kahkaha atarken; yakışıklılığı karşısında, inler gibi sesler çıkarmıştım. Çok fena aşıktım. Yıllardır gömdüğüm duygular, öyle bir kıvrandırıyordu ki beni; ona bakarken gözlerim doluyor, burnum sızlıyordu. Tenine dokunma isteğiyle, dudağının altındaki beni okşadığımda; gülüşü huzurlu bir hale bürünmüştü.
"Gelecek hikayemize sen karar veremezsin, Cherry." dedi, kalçama şaplak atıp. Dudaklarımı büzdüğümde; dişlerini birbirine bastırıp, sakinleşmek için nefesini vermişti sertçe. Ama başaramayıp, uzunca dudaklarını bastırdı benimkilere. "Bunun kararını başkası veriyor." dediğinde, gözlerimi devirmiştim. Her kim karar veriyorsa, beni dikkate almak zorundaydı ve istediğimi yapmalıydı. Kollarını belime sarıp, boynuma dudaklarını bastırdı. "Bence sonraki hikayemizi de seveceğiz, güzelim. Benimle olduğun sürece, her şeyi seveceğim."
"Öyle." dedim, kafamı omzuna yaslayıp. Sonraki hayatımızda, nasıl bir hayatın içine düşecektik önemli değil. Her zaman olduğu gibi kader bizi bir araya getirecekti, biliyordum. "Yine de, benim dediğimi yapmalı." dediğimde kıkırdamıştı.
Gözüm duvardaki saate kaydığında, hemen geri çekildim. Makyaj yapmak istiyordum; ama inatla yüzüne bir şeyler sürmek istemediğini söylüyordu. Tabi ki, onu dinlemedim ve zorla sandalyeme oturttum. Kucağına oturana kadar kalkmak için çabalamıştı. Ama oturduğum an elini belime atmış okşamaya başlamış, biraz önce neye itiraz ettiğini bile silmişti aklından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bad choice | Taekook
Fanfiction"Ateşle oynamanın faydası, oynayanın ucundan bile tutuşmamasıdır. Yanıp kül olanlar oynamasını bilmeyenlerdir." 24/05/2021