Özel Bölüm 2

7.4K 611 806
                                    

Ve cidden final

Hazırlıklı olmalıydım. Bilmeliydim. Benim varlığım, vücudum, damarlarım, ruhum bu sözlerle dolup taşmış; artık acısına alışmıştı. En azından öyle olmasını umuyordum. Ama bu sefer kıvrandırıyordu beni. Antichrist'an gelen her güzel söz, bakış, dokunuş yeni doğmuş bir bebeğin uykusunda ilk defa keşfettiği güzelliklere gülüşü, coşkulu neşesi kadar saf hissettiriyorsa- ondan gelen yaralar da her defasında aynı acıyı yaşatıyordu bana.

"İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir" diyen Dostoyevski'yi yanıltmıştım. İnsanın en iyi niteliği de yoktu ben de. Neyse ki, benim eşim cehennemin ateşten tacıyla varis prensi, dünyaların kralı ve hükümdarı olacak Antichrist'tı. Bizim insanlığa ihtiyacımız yoktu.

Ama çok fena acıyordu canım. Kendimi bu şekilde avuttuğum her an, o geceki anılar vuruyordu yüzüme. O bakışlarını unutamıyordum. Hangisi daha çok yakıyordu bilemiyordum; hayal kırıklığında boğulan güzel gözleri mi yoksa ilk defa bana iğrenerek bakan gözleri mi?

Öyle acı bir durumdu ki, kalbim sökülüyordu yerinden. Daha önce de düşmüştüm bu çukurlara. Sebebi o ya da bu şekilde, hep Antichrist'ım, Jungkook'um içindi. Ama bir şekilde de toparlanırdım; ya Jimin beni güzel kollarına alır sarmalardı ya da Jungkook çeker alırdı beni attığı cehennem kuyularından. Yeni bir iddia başlatırdı, bana laf atan şehirli bir çocuğu döverdi, sevdiğim çikolatalardan bırakırdı dolabıma- hatta bir keresinde arayıp bulamadığım Iron Man çizgi romanını bırakmıştı, bazenleri ise içimi titreten bir bakışı yeterdi; özür diledi varsayardım.

Bunca yıl o beni nasıl affetmişti acaba? Onun için yaptığım hiçbir şeyi görmemişti, şahit olmamıştı. Fare suratı ondan uzak tutmak için verdiğim savaşları bilmiyordu. Kalacağı dersteki ödevi Yugyeom'un değil de, benim yaptığımı da bilmiyordu mesela. Geçen sene nezle olup ateşler içinde kaldığında, ailesi olmadığından yanına koştuğumu da bilmiyordu. Tüm gece başında beklemiş, alnına ılık bezler koymuş, ateşi düşene kadar da ayrılmamıştım yanından. Bilmiyordu. Gerçi o zamanlar ben de bilmiyordum, aşkımdan delirdiğimi.

"-o farkında değilse dahi, biz farkındayız. Sen cidden delirdin." Jimin'in sesiyle yerimden sıçramıştım. Yattığım yerden ona doğru döndüm. Jin'de odamdaydı. Beraber ellerini bellerine koymuşlar, uzun bir azar geçecek sonrasında da terlik fırlatacak anneler gibiydiler.

"Kafayı yemişsin sen bak. Ciddi söylüyorum." dedi Jin, kafasını sallayıp. "Yastıkla konuşuyorsun, zır deli."

"Yastık değil o bi kere." dedim, fok gibi sesimle. Ay pardon bok gibi. Artık düşüncelerimde bile düzgün kelime kuramıyordum ve bu yaptığım yanlış kendi kendimi güldürmüş, sağıma döndüm. Yastığa giydirdiğim, üzerinde Lucifer dizisindeki Lucifer fotoğrafı olan tişörtümü dürttüm. "Fuck dedim yanlışlıkla. Ay yok fok dedim. Off karıştı, fok bok fuck aynı işte. Ehehe."

"Ay delirdi bu! İmdaaat koşun komşular!" diyerek feryat etti Jimin. Üzerime atlayıp, sarıldığım yastığı zorla elimden almaya çalıştı. Ama direniyor, asla bırakmıyordum. "Gözyaşlarınla yıkamışsın yastığı. Bırak şunu!"

"Bırakmam!" diyerek geri bağırdım. "O benim Antichrist'ım!" Yastığı çevirip, üzerine yapıştırdığım Jungkook'un fotoğrafını gösterdim. Hem Jimin hem Jin'den inlercesine ve biraz da iğrenircesine ses geldi. Ama umursamadım. Yastığı yine kendime çevirdiğimde gözyaşlarım yüzünden ıslanıp, ağzı yüzü kaymış Jungkook'u gördüğümde bir korkmadan edemedim. Gözü ağzına doğru akmıştı, Tanrılar korusun. "Ay ne olmuş buna?"

my bad choice | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin