Taehyung
ıslanırsak sorumluluk almalıyız
Jimin'in cırtlak sesiyle, bok gibi bir akşama uyanmıştım. Öğlen girdiğim sınavların girmesi yetmiyormuş gibi, bir de uyumama izin vermeyen Jimin sikiyordu beni. Kafamın üstüne yastık koyup, sıkıca bastırsam da; kahkahalar attığı konuşmasını sanki yanı dibimdeymişim gibi duyuyordum. Oturduğumuz evin yarrak duvarlarına küfürler savurarak, yataktan fırladım.
Götümde kurt mu vardı da, Jimin'le aynı eve çıkmıştım bilmiyordum. Sırf üniversiteye geçtim, ayrı evim olacak diye heveslenmiş; o hevesle de Jimin'in gazına gelmiş ev arkadaşı olmayı kabul etmiştim. Arada yapıyordum, böyle gerizekalılıklar ne yazık ki.
Daha fazla seslere dayanamayıp, ayaklandım. Üzerimi çıkarmadan, eve geldiğim gibi uyuduğumdan; hala üzerime dar gelen tişört ve kot pantolonlaydım. Odadan çıkmadan önce tamamen karışmış kızıl saçlarımı, gelişigüzel düzelttim.
"-Evet, evet ben de öyle düşünüyorum." diyordu Jimin salonda dolanırken. Salonla ortak mutfağa girip, bir bira çıkardığımda hala beni fark etmemişti. "Taehyung'u istemenize çok sevindim." dediğinde kaşlarım çatılmıştı. "Çok seveceksiniz onu."
"Ne yapıyorsun amına koyayim? Beni mi satıyorsun?" dedim, kendimi tutamayıp. Yerinden sıçramıştı seslenmemle. Bana dönüp, işaret parmağını dudağına bastırmış; susmamı işaret etmişti. Beni pazarlıyorsun resmen, nasıl susayım pezevenk.
Ama umursamamıştım. Daha ayılamadığımdan, satılıyorsam da umarım ucuza gitmiyorumdur diye düşünüyordum. Koltuğa yayılıp, ayaklarımı masaya uzattığımda; tekmesini geçirmişti çekmem için.
"Evet, çok sağolun. Evet, teşekkürler görüşürüz." Sahte bir sırıtmayla telefonu kapatıp, bana döndü ve yüzündeki gülümseme de silindi. "Şurada senin geleceğini inşa ediyorum, orospu! Biraz saygılı ol. İndir o ayağını."
"Geleceğimle, masaya uzattığım ayağımın ne alakası var?"
"Çünkü eğer indirmezsen, ayağını kırıp götüne monte edeceğim ve yürüyemeyeceğin için de; reklam için seçmelere gidemeyeceksin."
"Bir dakika, bir dakika." dedim, duruşumu düzeltip. Ayaklarımı masadan çektiğim için memnun olmuş, gülümseyerek bana bakıyordu ruh hastası. "Şehirde görüp, önümü kesen reklamcıdan mı bahsediyorsun? Kartvizitini çöpe attığım?"
"Benim de, çöpten çıkardığım." dedi elini sanki bir şey çıkarıyormuş gibi kaldırıp, kocaman sırıtmıştı.
Jimin herkesin hayatında olamayan, denizleri hep dalgalı ve çoğunlukla köpekbalıklarıyla dolu- bebek gibi surata sahip; ama aslında katil chucky karakterinde biriydi. İstedikleri oluyorsa, dünyada ondan iyisi yoktu. Taylor Swift şarkıları dinler, tırnaklarına papatya desenli ojelerini sürer; Hoseok'u delirtecek sevimlilikte hareketler sergilerdi. Ama eğer işler onun istemediği şekilde giderse; tam anlamıyla Chucky olur, intikam planları yapmaya başlardı. Chucky'le diğer bir benzerliği de, onun gibi turuncu saçlara sahip olmasıydı.
"Ben. Oyuncu. Manken. Ya da her ne boksa onlardan olmak istemiyorum!" dedim, tek tek kelimelerin üstüne basarak. Ama söylediklerimden etkilenmemiş- bacak bacak üstüne atmış tırnaklarını izlerken, umursamazca omuz silkmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bad choice | Taekook
Fiksi Penggemar"Ateşle oynamanın faydası, oynayanın ucundan bile tutuşmamasıdır. Yanıp kül olanlar oynamasını bilmeyenlerdir." 24/05/2021